A. Raif ÖZTÜRK
  • 06/05/2017 Son günceleme: 06/05/2017 18:00
  • 3.903

Her insanın ömrünün 4 evre (bölüm- aşama) olduğunu, sanırım artık bilmeyen yoktur.

Biz yine de tekrar edelim: Bu 4 evreler; I.) 9 aylık ana rahmi dönemi. II.) 80-90 Senelik Dünya hayatıdönemi.III.) Berzah dönemi. (Yani; Kabir, Haşir, Kıyamet, Sırat, Mahkeme-i Kübra gibi toplam 50 000 senelik bir evre olduğu yorumlanıyor.) IV.) Âhiret âlemi. (Yani;Yâ ebedî, SONSUZ bir Cehennem hayatı veya Ebedî Cennet hayatı.)

Her insanın, bu III. Berzah ve IV. SONSUZ Âhirethayatını kazanmak için, şu 80-90 senelik dünyada SINAVDA olduğu da bilinen bir gerçektir.

Her mü’minin en önemli görevi de öncelikle kendi aile fertlerini ve diğer insanları(yangından mal değil de yangından canlı kurtarırcasına,)Cehennemi hak etmemeleri için azamî gayret sarf etmesidir.Onları kavl-i leyyin, yumuşak sözlülük ve diksiyon kuralları metotlarıyla uyarmaktır.

Her ne sebeple olursa olsun, kendilerini Cehenneme hazırlayan gafil, âsi ve günahkâr insanlara kızmak değil, onlara acımak ve yardımlarına gönüllü bir doktor hassasiyeti ve merhametli bir anne şefkati ile koşmak, her mü’min için sarsılmaz bir gaye olmalıdır.

Çünkü, Kâinatın en doğru sözlüsü Muhammed’ülEmînSAV şöyle buyurmuş: "Bir tek adam seninle hidayete gelse, sahralar dolusu kırmızı koyun ve keçilerden (yani onları tasadduk etmekten) daha hayırlıdır."(Bkz.: Sahihi Buhari 3/57; ez-Zühdİbnül Mübarek 1/484; El-Fethül Kebir 1/282; Buhari, Müslim ve Müsned'i Ahmed'dennakil;İhya-u Ulum, I/9.)

Nahl S., 125. Âyet: “(Habîbim, yâ Muhammed!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel nasîhatle (insanları)da'vet et ve onlarla en güzel bir şekilde mücâdele et! Şüphe yok ki yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir; hidâyete erenleri de en iyi bilen O'dur.”

Ancak bu konuda da aşırıya gidilmemelidir.

Uğrunda;âyet ve hadis-i Şeriflerdeki prensiplere göre çaba sarf ettikleriniz, hidayete yanaşmıyorlarsa da bu ulvî göreve devam edilmelidir. Bu konuda da CelâleddinHarzemşâh gibi düşünmelidir. Malumunuz;girdiği her savaşta muzaffer olan Harzemşahyine bir savaşa hazırlanırken kendisine: “Bu savaştan da muzaffer olarak döneceksiniz” diyenlere, “Biz sefer ile emirolunduk, zaferle değil. Ben İ’lâyıkelimetüllah için savaşla emir olundum. Muzaffer etmek veya mağlup etmek, Allahın vazifesidir.”Demiştir.

Bizler de bu konuda “Emr-i Bilma’rûf ile emirolunduk” inancıyla, bir tek adamın dahi olsa bizimle Îman etmesi için, zor olan seferberliğe bile talip olmalıyız. Bu konuda da illâ ısrarcı değil de CelâleddinHarzemşâh gibi, neticeyi Allaha bırakıcı olmalıyız. Çünkü bu yetkiyi Yüce Rabbimiz, aşağıdaki âyete göre,  müşrik akrabaları için ısrarlı dua eden Habibi Hz. Muhammed’e SAV dahi vermemiştir.

KasasSûresi, 56. Âyet: “(Habîbim, yâ Muhammed!)Şüphesiz ki sen, sevdiğin kimseyi hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir. Çünkü O, hidâyete erecek olanları en iyi bilendir.”

Bizler de illâ hidayete ermesini arzu ettiğimiz sevdiklerimize karşı, başta arz ettiklerimizi kavl-ü leyyin ve tüm ikna prensipleriyle davetkâr olmalıyız. En önemlisi de gecenin ıssız zamanlarında, mübarek geceler ve mukaddes mekânlarda onlar için dualar etmeliyiz. Hz. Ömer’in bu konudaki bir kıssasını hatırlayarak, bu haftaki yazımızı noktalayalım:

Kalabalık cemaati olan bir cenaze geçerken, Hz. Ömer’in bir kenarda çömelip hıçkırıklarla ağladığını görenler yanına gelmişler. Omuzuna dokunarak:

-“Yâömer, ölen yakının mıydı? Bilmiyorduk?” Deyince Hz. Ömer:

-“Hayır, yakınım değildi. Çok iyiliksever bir müşrik idi.” Bu kez, soru soranlar hayret içinde tekrar sordular:

-“Yâ Ömer, madem yakının değildi, niçin böyle hıçkırıklarla ağlıyorsun?” Cevap çok ilginç ve çok anlamlıdır:

-“Ona da bunca nimetler ve uzunca bir ömür verilmesine rağmen,îman edemeden, imansız bir iyiliksever olduğu halde, vaad edilen Cehenneme doğru gidişine çok üzülüyorum ve ona ağlıyorum…”

İşte insanlık bu!

İşte şefkat ve Merhamet bu!

İşte olgun bir Müslüman vasfı bu!...

Allah cc bizleri bu minval üzere hareket ederek, rızasına nâil olanlardan eylesin. Âmîn…

NOT: Hz. Ömer’in dayandığı âyetler. Beyyine S., 6. Âyet: Şüphesiz ki kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, Cehennem ateşindedirler; orada ebedî olarak kalıcıdırlar. İşte mahlûkatın en şerlisi ancak onlardır!...Tevbe S., 113. Âyet: Ne peygambere, ne iman edenlere, akraba bile olsalar cehennemlik oldukları iyice belli olduktan sonra, müşriklere istiğfar etmek yoktur…

 

Yazarın Yazıları