Muharrem ERGÜL
  • 10/06/2017 Son günceleme: 11/06/2017 19:57
  • 8.671

Ha geldi, ha geliyor derken ramazan geldi de gidiyor bile... Bayram'a ramak kaldı.

Ramaza'ın ulviyeti, bayramın safiyeti bizi hala kendimize getirmiş değil.
Niye mi? Bakın anlatayım.

Son zamanlarda küslük, hiddet ve kırgınlık moda oldu.
Kimse sorsan, ona dargınım.
Kime sorsan, buna dargınım.
Kime sorsan, şundan bundan gerginim.
Herkese bir haller olmuş.


İftar sofralarımız, teravihlerimiz, sahur sofralarımız bize hiçbir şey anlatmamış.

Trafikte kavga,
Markette kavga,
Parkta kavga,
Metrobüste kavga,
İş yerinde kavga,
Aile içi şiddet berdevam.


Kavgaya müdahale edip, yatıştırmaya kalkarsanız da hemen,
"Dokunmayın bana gerginim."

Hepimiz el birliğiyle toplumu davul gibi gerdik, şişim şişim şişirdik, farkında değiliz.
Evde eşler birbirlerinin yüzüne bakmıyor.

İş yerinde bir zamanlar canciğer, kuzu sarması olan arkadaşlar birbirlerine mesafeli.

Cami avluları soğudu. Cami cemaati bile birbirinden ayrıştı. Senin tarikat, benim tarikat, yaklaşımı her şeyin önüne geçti.

Sokakta birinin ak dediğini, diğeri tu kaka etmekle meşgul.
Özür dilemek hak getire.
Kibir tavan yaptı.
Lafa gelince kerameti kendinden menkul riyakarlar,

"Bir zamanlar bizde millet
Hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz dünyaya
Milliyet nedir öğretmişiz."
şiirleriyle hala toplumu avutmaya devam ediyorlar.
Yalanlarınız batsız sizin diyeceğim de, yutkunuyorum. Siz önce kendinizi düzeltin, derler insana.

Görülen o ki, yalan ve riya dolu söylemler toplumu bir adım geliştirmiyor düzeltmiyor.

Kimin, kimden ne çıkarı varsa, borsa oynar gibi dostluklar kurup yıkıyor.

İnsani tüm değerlerimiz ayaklar altında.
Düşman işgali yok. Müstevli baskısı yok.
En geniş anlamda inançlarımızı yaşama ortamı mevcut.

Buna rağmen bütün etik değerler ayaklar altında.
Bu ne çelişki diyeceksiniz ama, çevrenize bakın ne demek istediğimi anlarsınız.

Kibir, aç gözlülük, hırs, olgunlaşmadan çürüme duygusu bizi içten içe yiyip bitiriyor.

Uyarılara kulak asan yok. Uyaranlara da içimizden öfke kusuyoruz. Elde ettiğimiz dar hakimiyet alanını kaybetmemek için yapamayacağımız yok. Ehliyet ve liyakat artık aranan özellikler arasında yok.

Doğrularla yanlışlar yer değiştirmiş. Ne yazık ki, bunu bilenlerde durumdan hayli memnun. Niye böyle oluyor? diye sorduğunuzda, "ilm-i siyaset" diyorlar.

Batsın sizin "ilm-i siyasetiniz."

Kafanızı kaldırın da bakın. Yakın ve uzak çevrenizde, hatta dünyada neler dönüyor? Ne büyük tuzaklar örülüyor bu toprağın çocuklarına.

Ne yazık ki,
İyiye ve güzele gittiğimizi sanıyoruz. Oysa durum hiçte öyle değil.

"Devlet başa, kuzgun leşe" ikilemi arasında gidip geliyoruz.

Bu hal böyle devam etmemeli. Silkinmeli. Kendimize gelmeliyiz.

Halimizi mutlaka değiştirmeliyiz. Biz halimizi değiştirmezsek, her gün daha bir kötüye gideceğiz.

Edep, haya, iman duygularının en yüksek seviye de yaşandığı bu mübarek günleri fırsata çevirmenin yollarını bulmalıyız.

Kardeşlik, tevazu, barış sözcüklerini şekil olmaktan çıkarıp hayatımıza ilmik ilmik işlemenin yollarını bulmalıyız.

İnsan ve iman ilişkisini hayatımıza sözle değil, fiilen rehber yapmanın yollarını bulmalıyız.

Bunları yapamazsak ne ramazan, ne bayram bize hiçbir şey kazandırmayacaktır.

"Ya bir yol bulmalı,
Ya da bir yol yapmalıyız
"

Toplumun değişmesini istemek, kendimizi değiştirmek istemeden geçer.

Yoksa yapılanın, edilenin, konuşulanın hiçbir faydası olmayacaktır.

"Sokaktaki kavga, 
İşyerindeki ayrışma
Soğuk komşuluk
Aile içi çatışmalar
Mabedlerdeki bölünmeler
"

bizi her gün daha bir kendimizden kopartacaktır.

Sonra da birbirimizin yüzüne bakmaktan utanacağımız denize yelken açan bir toplum haline dönüşeceğiz.

Bu duruma düşmemek için bir an önce halimizi ve ahvalimizi düzeltmemiz gerekir.

Biraz gayret, biraz özen, biraz tevazu, biraz saygı ve sevgi bizi biz yapacaktır inanın.

"Hadi gelin, gün bugün olsun.
Her günümüz bayram olsun
Evlerimiz huzur dolsun
Arkadaşımız, komşumuz şen olsun
Devletimiz, milletimiz ilelebet var olsun
."

Bunların olması için de herkes kendine çeki düzen versin.

Yazarın Yazıları