A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 07/07/2013 00:11
  • 14.233

Bir yandan Ramazan-ı Şerifin Mübarek atmosferindeyken, diğer yandan havaların ısınmasıyla sorumsuzca artan müstehcenlik, yani açık-saçıklık âfetinin içine düşmüş bulunmaktayız.

Bu nedenle bir mü’min olarak, bu çok ciddi tehlikeye karşı, can simidi kabilinden tedbir araştırması yapmak, zaruret haline geldi.

Önce; konumuza çok uygun düşecek bir girizgâh arz edeceğim:

Son zamanlarda gerek ülkemizde, gerekse diğer ülkelerde sık sık sokak hareketleri ve polisin de zorunlu olarak biber gazı kullandığını, haberlerde izlemekteyiz. Olaylarla alâkası olmayan masum halkın da, o biber gazından nasıl etkilendiğini de üzülerek müşâhede ediyoruz. Bu tür olayların sıkça yaşandığı semtlerde, zorunlu olarak o sokaklarda bulunması gerekenlerin, (maske takmak, su şişesi, peçete, limon v.s. bulundurmak veya zorunlu olmadıkça o semtlerde sokağa çıkmamak gibi) çeşitli tedbirler geliştirdikleri de haberler arasındadır.

İşte bunları gördükçe, öncelikle “..şu açıklık-saçıklık âfetine karşı bu masum halk, acaba ne gibi tedbirler almalı,” diye düşündüm. Çünkü, gözleri acıtan ve bir süre yakan o biber gazı tehlikesinden çok daha elem verici, ciddi bir tehlike ile maalesef karşı karşıyayız.

·       Bu tehlike; göz zinası, harama nazar, yani namahreme, daha açık bir ifadeyle bizlere helal olmayan kişilerin, bizlere yasaklanmış (haram) uzuvlarına bakmak neticesindeki, vâad edilen elem verici bir ÂKIBETİN tehlikesidir…

Yukarıda bahsi geçen biber gazının etkisi hemen görüldüğünden, tedbir almak herkesin gündeminde oluyor. Fakat bu göz zinasının etkisi veya zararı, çok yakında sevk edileceğimiz ebedî âleme ertelendiğinden veya o çok ciddi ve elem verici bu tehlikeye toslayacağımız bize öğretilmediğinden, maalesef çoğumuzun gündemine bile girmiyor.

·       Oysa bu tehlikeyi, Âlemlerin Yüce Yaratıcısı olan Allah’ta c.c., Kâinatın en doğru sözlüsü olan Hz. Muhammed’de SAV bizlere haber veriyor.

Nur Sûresi, 30. Âyet: “(Ey Muhammed) Mü'minlere söyle: Bakışlarını harama bakmaktan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.” … ..

·       Peki, FARZ olan bu emre uyulmazsa ve harama bakılırsa ne olur?

Öncelikle, böyle bir bakışı GÖZ ZİNASI sayan O Yüce Yaratıcımıza ve bizlere binlerce çeşit nimetler bahşeden Rabbimize karşı İTAATSİZLİK olur ki, bu saygısızlık karşısında ezilmemiz, erimemiz ve renkten renge girmemiz gerekir.Çünkü her birimizdeki şu GÖZ nimetleri bizlere, O yüce Rabbimizden emanettir veO’nun c.c. izni olmayan yerlerde kullanmamız, (Askere zimmetli bir silâh gibi)elbette o emanete İHÂNETTİR. Şayet bunları düşünemeden, bu harama bakış neticesinde (eğer tövbe etmezsek) bizlere hangi cezaların verileceğini, Hz. Muhammed SAV şöyle haber veriyor:

Hadîs- Kursî; “Yüce Allah c.c.; her kim gözlerini, haram kıldığım şeylerden korursa, onu Cehennem ateşinden emin kılarım, buyuruyor.” Bu Hadîs-i Kudsînin mefhum-u muhalifi ise “..gözlerini haramlardan korumayan, Cehennem ateşinden korunmaz…” .anlamınadır.

Bir başka Hadisi Şerif: “Yabancı kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp Cehenneme atılır.” [Kaynak: Büyük İslam Hukuku-Mecme'ülEnhur]

Çünkü; Kur’an-ı kerimde, “Zinaya yaklaşmayın” diye emrediliyor. (İsra S, 32. Â.)

İlâhî Emir çok net olduğundan, insanoğlunu zinaya yaklaştıracak her hareketten mutlaka sakınma zorunluluğu ortaya çıkıyor. (Aynen, biber gazını fark ettiğimizde, gözümüzü kaçırdığımız gibi.)

“Zinaya yaklaşmayın” ifadesi, “zinaya götürecek sebeplerden, hallerden, hareketlerden ve işlerden sakının” demektir. Yani, Elektrik Yüksek gerilim çevresindeki, ikaz levhaları gibi, dokunduktan sonra geri dönüşü olmadığından, YAKLAŞMAK bile yasaklanmıştır…

Meselâ; erkekler için zinaya yaklaşmamak, “..sizlere yabancı olan (nâmahrem olan)kadınlara bakmayın, ihtiyaç olmadıkça onlarla keyif için konuşmayın, onlara mektup veya mesaj yazmayın, seslerini gereksiz dinlemeyin, onlarla tokalaşmayın, yalnızken aynı odada kalmayın v.s.” demektir. “Benim kalbim temiz” lâfı hiç mâzeret değildir. 
Kadınlar için, “..dikkat çekici veya vücut hatlarını belli edici elbise giyinmeyin, kocanızdan başkası için makyaj yapmayın, ziynet (mahrem) yerlerinizi göstermeyin, koku sürerek sokağa çıkmayın, erkeklerin dikkatlerini çekebileceğiniz yerlerde durmayın, onlarla gereksiz selamlaşmayın, tebrikleşmeyin, tokalaşmayın v.s.”demektir. Kalp temizliği mâzeret değil...

·       Peki, mahrem, avret, yani bakılması yasak olan bölgeler nerelerdir?

Erkeğin göbek ile dizleri arası avrettir. [Kaynak: Ebu Davud] Buluğa eren bayanların ise, yüz, el ve ayakları dışında kalan tüm yerleri avrettir ve mahremdir. [K.: Ebu Davud]

·       Bu yasakları avantaja çevirme fırsatları, âdetâ bir müjde niteliğindedir.

Şöyle ki: Haramdan sakınmak farzdır; bu sebeple kim, kendine haram olan bir yere bakmaktan sakınıp, Allah rızası için yüzünü başka tarafa çevirirse, bir FARZ işlemiş olur. Bir farz ise BİN sünnete mukabil gelebilir. Demek ki bu hâl bizlere yüzlerce sevap kazandırıyor. Bu kârlı ticarete yapışmak ve elden bırakmamak, elbette aklın bir gereğidir.

Her an, sonsuz ilmiyle bizi kontrol eden O Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmek, iman şuurunun bir yansımasıdır. O’nun c.c. emrini yerine getirme lezzeti,namahreme bakma lezzetinden çok çok daha güzeldir ve lezzetlidir...

·       Korunma çareleri ise kısmen, yukarıdaki biber gazından korunmaya benziyor:

Yani, “..zorunlu olmadıkça o semtlerde sokağa çıkmamak, çıkıldığında ise önümüze bakmak, görür görmez gözümüzü kaçırmak, müstehcenliğin sorumsuzca sergilendiği semtleri değil, tefekkürî manzaraların ve mutaassıp ailelerin bulunduğu yerleri tercih etmek. Medya, TV veya internet gibi arenalarda, temizi seçmek v.s.” şarttır. Asrımızın en mühim İslâm âlimi olan Bediüzzaman Hz. bu ciddi konuyu iki cümle ile şöyle özetliyor:

·       “Harama nazar (bakmak), nisyan (unutkanlık) verir.” ..Asrın yaygın bir hastalığı olan unutkanlık, acaba şu şuursuzca yayılan müstehcenliğin eseri değil midir?

·         “Her bir günah içinde, KÜFRE GİDECEK BİR YOL VAR…” (Açıklama R.Nur 2.L’da.)

İmam-ı Rabbanî Hz. de bu çok önemli sözü şöyle doğruluyor:

·       “Küçük günahlar büyük günahlara, büyük günahlar ise KÜFRE götürür...”

İmam-ı Gazali Hz. ise: “Cehennemde, sadece bir gece kalmamak için, Dünya’nın BÜTÜN ZEVK ve LEZZETİ TERK EDİLİR…” ..buyuruyor. Gerisini siz düşününüz…

Her şeye rağmen tövbe kapısı açıktır. Tövbe istiğfar için, içinde bulunduğumuz şu mübarek günler tam zamanıdır. Şimdiye kadar yapılmış olan hata ve günahlar için, samimi, ihlâslı ve hatta gözyaşlı tövbelerin, geçmişteki günahları affettireceği, Yüce Rabbimizin bizlere lütfü ve tereddütsüz sarılmamız gereken bir can simididir, O’nun c.c. müjdesidir.

Hatta NASÛH denilen tövbe ile geçmiş günahlar silindikten sonra, SEVABA bile dönüştürülebilir. Hani, çok geciktirdiğiniz herhangi bir borcunuzu af ettirmek için, çok yalvarsanız, en fazla o borcu af ettirirsiniz, diyelim.

Acaba “o büyük borcunuzu af ettim, ayrıca o borcunuz kadar da size NAKİT para veriyorum” diyebilen başka bir Kudret olabilir mi?...

Günahınız ne kadar büyük olursa olsun, “Benim çok büyük günahlarım var” deme!

“Benim, çok Merhametli bir Rabbim var” de. Ve O’nun c.c. Rahmetine iltica et…

Yazarın Yazıları