A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 03/09/2012 00:11
  • 14.556

Yarım asrı geçen ömrümde, çok çeşitli kampanyalar gördüm fakat “GIYBET ORUCU”kampanyasını ilk defa müşahede ediyorum ve takdirle karşılıyorum.

Nesil Yayın Grubu, Editör ve Yazarı Ömer Faruk Paksu kardeşimizin, bu ilginç fakat çok önemli kampanyasının, çok büyük ilgi gördüğünü de belirtmek istiyorum. Öncelikle kendisini, her mü’mine çok avantajlar kazandıran bu anlamlı kampanyasından dolayı, cân-u gönülden tebrik ediyorum.

Kampanyanın ilk günlerinde, belki biraz garip karşılamıştım.

“Gıybet orucunda 3. Gün, 10. gün, 95. Gün” derken, maşaallah çığ gibi ilgi görmeye başladı. Twitter’daki kampanyada her gün, anlam yüklü yorumlardan da istifade ettik. 1 Eylül 2012 tarihi, bu kampanyanın 164’üncü günüydü.

Gerçekten, çok önemli olduğu halde en çok ihmal ettiğimiz konulardan birisi de GIYBET konusudur. Gerçi 2009’un Haziran ayında, bu GIYBET konusundaki önemli araştırmalarımı köşemde sunarak sizlerle dertleşmiştik, fakat önemi ve aktüalitesi nedeniyle, bu yazıyı da kaleme almayı bir görev addediyorum.

 

Son zamanlarda, çok ciddi müesseselerde “GIYBETSİZ HAVA SAHASINA HOŞ GELDİNİZ” yazan levhaların çoğalması, bu konuya da artık kamuoyunda önem verildiğini gösteriyor. Nasıl önem verilmesin ki:

“Dumansız hava sahası” levhalarının, insanın sağlığını korumaya katkısı olurken, bu GIYBETSİZ HAVA SAHASI….. ..levhaları da insanın hem sosyal hayatını ve hem de EBEDİ HAYATINI korumaya katkı sağlıyor.

Çünkü GIYBET de; içki, kumar, zina, cinayet v.s. fiiller gibi, çok ciddi bir SOSYAL MUSÎBET olup, günah-ı kebâir’den sayılmaktadır.

Şu edebî vecize; gıybetin vahametini çok güzel anlatıyor:

“Eğer gıybetlerimiz, alkol gibi sarhoş etseydi, namazlarımızı dahi sallana sallana kılardık.” Yani, şeytan mü’minleri en çok gıybet ile tuzağa düşürüyor.

Peki, madem ki bu kadar çok önemli, gıybet nedir?

Hadîs-iŞerif ile tarifi:

“Gıybet, Mü’min kardeşini, onun hoşuna gitmeyecek şekilde anmandır.” (Tirmizî, Birr).

Yani bir kimse hakkında, onun gıyabında, (kendisi orada yok iken) hoşlanmayacağı sözler söylemektir. Onun hakkında konuşulan sözler doğru ise GIYBET, eğer yalan ise İFTİRA + Gıybettir ve çok daha çirkindir.

Âyet-i Kerime ile tarifi ise şöyle:

“Ey iman edenler! Zandan (Yani; başkaları hakkında kötü sanma, zannetme, kötü fikir yürütme’den) çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı (su-i zan) günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi GIYBET etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz! Öyleyse Allah'ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah tevvabdır, rahîmdir…”(..Tövbeleri kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur). Hucurat S. 12. Âyet.

 

·        Risale-i Nur’dan, ilgili bir paragraf:

Gıybet, ehl-i adâvet ve hased ve inadın en çok istimal ettikleri (kullandıkları) alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi (kimseler), bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez. Nasıl ki meşhur bir zât demiş:
اُكَبِّرُ نَفْسِى عَنْ جَزَاءٍ بِغِيْبَةٍ * فَكُلُّ اِغْتِيَابٍ جَهْدُ مَنْ لاَ لَهُ جَهْدٌ
Yani: “Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet; zaîf ve zelil ve aşağıların silâhıdır.”
Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zâten gıybettir. Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı çirkin bir günahtır. (22. Mektub-Hatime)

·        Gıybet ile ilgili ilginç bir kıssa:

Osmanlı toplumuna ilim adamı yetiştiren ve imparatorluğun gözbebeği olan Medreselerin birinde, hocasının gece teheccüd namazına kalktığını fark eden bir öğrenci, o hocasına şöyle bir ricada bulunur:

-“Hocam, sizin gece teheccüd namazı kılıp, güzel güzel zikirler edişinizi gördüm. Müsaade ederseniz, ben de gece kalkıp Rabbime Hamd ve senâda bulunmak istiyorum.” Diyor. Hocası da bu samimi yalvarmaya müsbet cevap veriyor. O günden sonra belki de aylarca, gece ibadetlerine devam ediyorlar. Bir gece ibadet sonrası odalarına çekilmek üzereyken, o talebe hocasına şöyle bir temennide daha bulunuyor.

-“Hocam, bizler yüce Rabbimize ne güzel hamd ve senalarda bulunuyoruz, değil mi?” Hoca mütebessim cevap veriyor:

-“Evet evlâdım, Allah c.c. kabul buyursun.” O talebe devam ediyor:

-“Hocam, diğer kardeşlerimiz de uyumak yerine, kalkıp ibadet etseler, ne iyi olur değil mi?”derken, hocanın kaşları birden çatılarak, azarlıyor.

-“Evlâdım, keşke sen de hiç kalkmasaydın da, kardeşlerinin arkasından böyle çekiştirmeseydin!...” ..İşte gıybete karşı hassasiyet…

 

Bir de müjde:

“Her kim gıyabında, mü’min kardeşinin kusurlarını söyletmez, örterse, Allah da onun kusurlarını Kıyâmet gününde örtmeyi tekeffül eder.”(İbn Ebi’d-Dünya).

·        "Yâ Rabb, bu gıybet orucumuzun iftarı hiç olmasın ve şu can emanetini, Kâmil bir iman ile teslim edinceye kadar devam etsin." Âmîn…

Yazarın Yazıları