A. Raif ÖZTÜRK
  • 12/09/2015 Son günceleme: 12/09/2015 17:05
  • 6.637

Fecr Sûresinin, 27-30. Âyetlerini okuduğumda veya dinlediğimde, liyakatim olmadığı halde, buradaki İlâhî müjdeden hep ümitlenirim.

Evet, liyakatim yok! Pür günah ve pür kusur olabilirim. Ancak, Yüce Rabbimizin sınırsız Şefkat, Rahmet ve merhametini düşündükçe, şu İlâhî hitabı duyacağımı veya muhatap olacağımı ümit ediyorum ve mırıldanarak “âaahh, inşallah, inşallah, inşallah,” diyorum.

O mezkûr Ruhlara yapılacak İlâhî Hitap şöyle:

-“Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine ve GİR CENNETİME!”…

Aslında bu İlâhî hitaba liyakati olanların, bu hitabı pek düşünmediklerini, sadece Allah’ın cc. Rızasını ve O’nun cc. kendilerine “KULUM” demesini beklediklerini, menkıbelerinden okuyoruz.

“ALLAH'ım bana 'kulum' de yeter; sonrası cennet olmuş cehennem olmuş ne fark eder...” (Lâ edrî)

BİR MENKIBE: Hz.Musa Tur Dağına çıkarken, yolunu âbid bir zat kesmiş ve demiş ki; "Ey Musa nebî, içimi kasıp kavuran bir soru var ki, cevabını bilmezsem bana hiç rahat yoktur. Lütfen Rabbi'ne arz et ki; ben Cennetlik miyim yoksa Cehennemlik miyim?''
Adamın ısrarı üzerine, Hz. Musa "Peki, inşallah arz ederim..." demiş.
Dönüşte, adamcağızı “..Rabbim ne buyurdu?” der gibi büyük bir merak içinde bekler bulmuş ve o kişiye hitaben:
"-Rabbim buyurdu ki, söyle o kuluma..."..der demez, adam birden heyecanlanmış ve bir çığlık atmış:
"-Söyleme Ya Musa!.. Gerisini söyleme!!! Sen sadece şunu söyle; Rabbim bana aynen böyle dedi mi? Rabbim bana, "Söyle o KULUMA" dedi mi? Rabbim bana "KULUM" dedi mi?..." Hz.Musa:
"-Evet, böyle dedi," deyince bu zat tekrarlamış:
-Öyleyse gerisini söyleme Ya Musa! Mademki, Rabbim bana KULUM demiş.
Beni ister Cennetine alsın, ister Cehennemine atsın, mühim değil..."

Onun bu tavrı üzerine de Rabbimiz artık Cennetlik bir kul olduğunu şöyle bildirmiş: "Mademki o benim kulluğumu böylesine başına tâc etti ve şeref bildi, öyleyse o artık Cennetlik bir kulumdur..."

Hz. Muhammed SAV: "Hiç kimsenin ameli, kendisini cennete götürmez. Beni de. Rabbimin rahmeti olmasa ben de cennete giremem" buyuruyor.

Yunus Emre: Gerek ağlat, gerek güldür, Gerek yaşat gerek öldür.
Âşık Yunus sana kuldur, Kahrında hoooş, lütfun da hoş…
..diye haykırmıştı.

Bediüzzaman Hz.: "Kuran’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem... Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım..." ..Buyurmuş.

Hazreti Ebu Bekir (ra.) Efendimiz de benzer bir vecîze söylemiştir. O söz şu şekildedir: "Ya Rabbi vücûdumu o kadar büyüt ki, cehennemi ben doldurayım. Oraya bir başkası giremesin…"

İşte, maneviyat büyüklerinin ve Allah dostlarının, geceleri gündüzleri ibadet, tâat ve kulluk ile geçtiği halde böyle haykırırlarken, ben ise liyakatsiz olduğum halde, her nedense yukarıdaki âyetlerdeki müjdelere ümitleniyorum. Çünkü bir Hadîs-i Kudsîde: “Ben kulumun zannı üzereyim. Kulum Beni nasıl bilirse, ona öyle muamele ederim.”..buyurmuş. Bu müjde beni biraz ferahlatıyor.

Ancak, bu müjdeler bizi asla rehavete düşürmemelidir. Hiçbir zaman “dünyaya gönderiliş gayemizi ve görevlerimizi” unutmamalıyız ve azami derecede o gâyelere göre hareket etmeliyiz. Elbette beşer olarak bazı günahlara bulaşabiliyoruz. Allah’ın cc. Rahmetinden asla ümidimizi kesemeyiz ve kesmemeliyiz.

Zümer Sûresi, 53-54. Âyetler: "De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. Öyleyse azap gelmeden önce Rabbinize dönün ve Ona teslim olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz..."

Sözlerin en güzeli ve en doğrusundan sonra, başka söze ne hâcet?...

Yazarın Yazıları