Abdurrahman Cüneyd Fidancı
  • 17/10/2016 Son günceleme: 17/10/2016 12:33
  • 7.645

Avrupa’nın en güzel şehirlerinin yer aldığı ülke İspanya

Kültür, tarih, doğa, deniz, futbol, spor, ticaret, yemek, festivaller, mimari şaheserler, devasa müzeler ve meydanlar… Belki de dünyada ilk gezilecek ülkelerin başında İspanya gelir. Özellikle, kadim bir medeniyet ve kültür mirası, İslam, Katolik ve Musevi kültürlerinin aynı potada eriyip mükemmel bir karışım oluşturduğu dünya kültür ve bilim mirasına önemli eserler bırakmış bir medeniyeti, Endülüs’ü anlamak isteyenler için görülmesi gereken bir ülke.

Endülüs bölgesi güzel bir iklime, muhteşem mimariye sahip.

Sokaklarına yayılan portakal ağaçları, bir dönem cami bir dönem kilise olarak kullanılmış tarihi yapıları, meydanları, Elhamra Sarayı, Cennetül Arifin Bahçesi, Alcazar Sarayı, Sevilya Katedrali ve Kurtuba Camisiyle Medeniyetlerin taht kurduğu bölge Endülüs.

Endülüs’ü bir yazıyla anlatmak kolay olmasa gerek. Çünkü gezdikçe her an şaşırtıcı özellikler, tablo gibi eserler ve meydanlar karşınıza çıkıyor.

Bugün ki Endülüs, İspanya’nın güneyinde özerk bir bölge. İspanya 17 özerk bölgeye ve 2 özerk şehre ayrılmış bir ülke. Nüfus olarak İspanya’nın en büyük bölgesidir. Başkenti Sevilla’dır.

Marmara Belediyeler Birliği’nin organizasyonuyla, Basın Danışmanları Platformu olarak gerçekleştirdiğimiz İspanya yani Endülüs gezisi, Liman şehri Malaga’yla başladı. Sevilla’dan sonra ikinci büyük Endülüs şehri olan Malaga özellikle Avrupalı turistlerin yazın tatile geldiği şehir. Plajları ve gece hayatıyla meşhur. Kale ve hisarlardan oluşan 8.yüzyılda yapımına başlanan Alcazaba, ünlü ressam Pablo Picasso’nun doğduğu ev görülmesi gereken gereken yerler.

Bölgenin kültür, sanat ve ekonomi merkezi: Sevilla

Sevilla, Endülüs’ün en kalabalık şehri ve başşehri. Aynı zamanda bölgenin kültür, sanat ve ekonomi merkezi olan Sevilla’nın her yanı turunç ve portakal ağaçlarıyla kaplı. Tek kelime ile muhteşem İspanya Meydanı (Plaza de Espana) bir yarım daire şeklinde. İspanya’nın o zamanki şehirlerinin simgelerinin bulunduğu minik köşeler, meydanda çok büyük bir çeşme, muhteşem seramikler ve çiniler bulunuyor. Sokaklarının oldukça hareketli ve renkli olduğu Sevilla, Guadalquivir Nehri’nin iki yakasına kurulu bir kent. Dünyanın her yerinden yoğun turist akımına uğruyor. Endülüs mimarisinin en çarpıcı ve en renkli örneklerinden olan Alcazar Sarayı, İslam ve gotik mimari üsluplarının sıra dışı birlikteliğini yansıtıyor. Salonlarında gezerken tarihin koridorlarında dolaştığınızı hissediyorsunuz. Günümüzde çan kulesi olan devasa La Giralda ise Sevilla Ulu Camii’nin minaresi. Sevilla'nın başlıca yapılarından biri, Endülüs Emevileri'nden kalan bir caminin üzerine inşa edilen ve Avrupa'nın üçüncü büyük katedrali olan Sevilla Katedrali.   Şehrin dar sokaklarında, beyaz badanalı bitişik evlerden oluşan pek çok kafe ve restoran yer alıyor.

Geniş bahçeleri ile göz kamaştıran eser: Al Cazar

İsmini Arapçadan İspanyol diline girmiş olan Al-Kasr kelimesinden alan Al Cazar Sarayı, Müvahhidler döneminde Toledolu mimar Calubi tarafından yapımına başlanan saray o dönemin geniş bahçeleri ile göz kamaştıran bir esermiş. Saray, Sevilla’nın Kastilyalıların eline geçmesinden sonra bir kısmı yıkılarak bir sonraki halini almış. Hatta Sevilla’yı alan III. Ferdinand burada ikamet etmiş ve burada ölmüştür. Sevilla depreminin ardından sarayın pek çok bölümünün yıkılmasından sonra Gaddar Pedro lakablı I.Pedro El-Cruel tarafından Müslüman usta ve işçilerine yeniden yaptırılarak günümüze kadar gelmesini sağlamış. 

Büyük Caminin minaresi: Giralda

Şehrin en görkemli yapısı Giralda Katedrali ve Giralda Minaresi (Kulesi)’dir. Minare orjinal haliyle bugüne kadar gelmiştir. Katedral, Sevilla’dan çekilen Endülüs Emevileri’nden kalan büyük caminin kubbesi yıkılarak üzerine inşa edilmiştir. Duvarlarında beyaz sütunlu, derin işlemeli mermerler kullanılmıştır. Arap tarzı işlemelere sonradan ilave edilen gotik işlemelerle iç duvarları yeniden şekillendirilmiştir. Dış duvarlarına ise, Hıristiyanlık tarihindeki ünlü kişilerin özenle yapılmış heykelleri bulunur.

Altın Kule

Sevilla’nın da ortasından geçen Guadalquivir (Vadi el-Kebir) nehrinin kıyısında yer alır. 1220 yılında Muvahhidler döneminde, Sevilla şehrinin güvenliği için yaptırılan surların alt bölümüdür. 12 köşeli bir yapıya sahip. Günümüzde denizcilik müzesi olarak kullanılıyor.  

KURTUBA (CORDOBA)

Endülüsün merkezi Kurtuba, döneminin en büyük  ve en ileri şehir özelliğini Endülüs Emevi devleti zamanında kazanır. 10. yüzyılda sultan III. Abdurrahman zamanında İspanya’nın başkenti olan Kurtuba’nın nüfusu 500 bin civarında olduğu ve şehrin Vadi el-Kebir boyunca 5 kilometre uzandığı belirtiliyor. Şehirde 113 bin ev, 80 bin işyeri, 1600 cami, 70 kütüphane, 900 hamam ve çeşitli hastanelerin yer aldığı, kütüphanesinde 600 bin cilt kitap mevcut olduğu ve o dönemde hiçbir kütüphanede o kadar çok eserin olmadığı bir şehirmiş. Avrupa’da ilk sokak lambaları burada yanmış ve ilk eczane burada açılmış. Şehrin ortasında cami vardır ve şehrin planlamasında tüm yollar camiye çıkar. Daracık Kurtuba sokakları, pencerelerden çiçeklerin sarktığı beyaz badanalı evleri ile hoş bir görüntü sunar. Tertemiz sokakları, gücü simgeleyen portakal ağaçları ve her yeri saran portakal çiçeği kokularıyla görülesi bir şehirdir Kurtuba.

Kurtuba Büyük Cami (Mezquita)

Kurtuba Camiine girer girmez sizi haşmetiyle sarar. Sütunlar ormanı içinde  ismiyle musemma bir ulu camidir o…

I.Abdurrahman tarafından 785 yılında inşasına başlanan ve bir yılda tamamlanan cami, dünyanın en büyük ve en eski camilerinden biridir. Dünyada en çok sütuna sahip olan mabedin, 850 adet olan sütunlarının çoğu granitten, bazıları da çeşitli taşlardan yapılmış. Oymalı mermer mihrabı bütün camiler içinde en güzel mihraplardandır. Minber, pek çok fildişi parçayla, değerli taşlardan altın çivilerle yapılmıştır. Mabedin bir diğer özelliği de kemerlerin iki katlı olmasıdır ve bu özellik sadece bu camide bulunmaktadır.

GIRNATA (GRANADA)

Endülüs’ün en masalsı şehri olan Granada, eski adıyla Gırnata şehrinin ilk yerleşim bölgesi olan Albayzin semti, iki-üç katlı, teraslı beyaz evler, dar sokaklar, yaz sıcağını serinleten palmiye ağaçlarının yer aldığı, Elhamra’nın en iyi seyredildiği yerdir. Gözleri kamaştıran bir sanat estetiğinin en güzel örneklerini yansıtan El Hamra (El-Hambra) Sarayı’na gidiyoruz.

“Vela Galibe İllellah”

Temelleri 1232 yılında Benî Ahmer Devleti’ni kuran 1. Muhammed zamanında atılan bu saray, birbiriyle bağlantılı sayısız oda ve salon, bunların arasında yer alan avlular, yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerden oluşmuş.

Saraydaki  tüm oda ve salonları çepeçevre dolaşan bir sözcük, Elhamra’nın sırrını adeta özetleyen Arapça şu cümledir; ‘’Vela Galibe İllellah’’. Anlamı şöyle: “Allah’tan başka galip yoktur.”

Bu bakımdan Elhamra, Allah’ın tek galip olduğunu tüm dünyaya haykıran tek saraydır. Dünyanın başka hiçbir yerinde Allah adını bu kadar çok yineleyen sütun, kemer, kubbe, tavan, kapı ve duvara sahip başka bir yapı daha yoktur.

 Avrupa’nın iki önemli kenti: Madrid ve Barselona

Avrupa’nın en yüksek başkentlerinden biri olan Madrid, zengin tarihi mirasının yanı sıra canlı bir kültür ve sanat merkezi olarak önem taşır. Cervantes, Donkişot heykel gruplarının bulunduğu meydan ve alışveriş caddeleri dikkat çekiyor.

Barselona ise, şehre hayat veren muhteşem Gaudi eserleri, güler yüzlü insanları ile İspanya’nın en güzel şehirlerinden biri. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde 8 adet eseri bulunan Mimar Antoni Gaudi’nin eserleri, Barselona’nın en önemli gezilecek yerlerini oluşturuyor. Bunların başında ise, “Bitmeyen Kilise” olarak bilinen Sagrada Famillia’dır. Barselona’nın en ünlü caddesi olan La Rambla şehrin en önemli gezilecek diğer noktası.

Dikkatimi çekenler:

İspanya’da en dikkat çekici noktalardan biri de siesta’ya büyük önem vermeleri. Öğleden sonra dinlenmeye çekilirler. Hatta bu saatlerde telefon açmak bile saygısızlık olarak değerlendirilir. Akşam yemekleri uzun sürer. Yani ehl-i keyf bir millet.

Son derece sosyal bir ülke. Kafeler, barlar, restoranlar, sokaklar, meydanlar her daim insanlarla doludur.

İspanyol mutfağı dendiğinde aklınıza paella gelmeli, Valencia yöresinin çok meşhur yemeği neredeyse İspanyol mutfağına damgasını vurmuştur.

Hediyelik için, boğa güreşlerini temsil eden objeler, futbol takımlarının arma, forma, atkı gibi ürünleri, yelpaze, Flamenko elbisesi, ayakkabısı, peynir alınabilir.

Günümüzde İspanyolca’da üç binden fazla Arapça kelimenin yer aldığı, 500 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen mimaride hala Müslümanların etkilerini görmek mümkün. Ülke genelinde binlerce dönüm alanlarda bakımlı, düzenli zeytin bahçeleri dikkat çekiyor. Şehir merkezlerinde ise geniş cadde ve sokaklar, oturma grupları, çok sayıda yayalaştırılmış cadde, ortasında havuz ve şelale olan dinlenme alanları, çok fazla heykel, figür dikkat çekiyor. Adeta dönüp baktığınız her nokta, fotoğraf karesi gibi…

Deneyimli rehberimizin anlatımına göre, bölgede hüküm süren Müslümanlar Palmiye ağacı, Hristiyanlar portakal ağacı dikmiş. Gırnata’nın sembolü ise nar ağacı.

Yazarın Yazıları