A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 02/07/2014 00:11
  • 8.708

Biraz dikkat eden akl-ı selim F.B. taraftarları da bunu fark etmiş olmalılar. Biraz sonra tüm okurlar da bu iddiama “elbette istisnalar da var” diyerek hak verecekler.

Evet; F.B. şampiyon olduğu kesin de, acaba F.B. taraftarı niçin mağlup? Konu ve soru bu: Çoğunuzun aklına; “..bu sene F.B. taraftarının çoğunluğu centilmenliğini kaybetti. Birçok çirkef olaylara karıştılar. Çeşitli maçlar öncesi ve sonrası, rakip taraftarlara LİNÇ girişimine varan saldırılarda bulundular. Rakiplerinin otobüslerini, özel arabalarını ve işyerlerini tahrip ettiler, yağmaladılar. Hatta asayişi sağlamak için, her iki takımada yardımcı olmaya gelen masum polislere bile saldırdılar ve araçlarına taş attılar. İçkili gelerek kontrolsüz davranışlar sergilediler. Bu nedenlerle rekor cezalar da aldılar” ..v.b. gibi sebepler aklınıza gelecektir.

Evet, bunlar da doğru da, hatta belki de çok daha fazlası var. Tüm spor etkinliklerinin ve futbol karşılaşmalarının, “STRES ATMA özelliği ve sağlık açısından faydası olduğu” iddia edildiği halde, gelinen noktanın, strese ve gerginliğe sebep olduğu da asla inkâr edilemiyor. Kardeşliklerin, düşmanlıklara dönüştüğü, karşılaşmalarda yaralanmaların hatta ölümlerin bile olduğu çok net görülüyor. (Kâfileye içki vermeyen büfecinin öldürülmesi gibi.) Bu durumlar, sadece F.B.’ye mahsus bir problem de değildir, geneldir…

  • Fakat ben bugün bu tür yanlışları bir tarafa bırakarak, 27 Nisan 2014 Pazar günkü maçta dikkatimi çeken ve bunlardan çok daha önemli bir hatadan, gafletten ve çok daha önemli acı bir gerçeklerden bahsedeceğim.

Öncelikle, İNSAN olarak her birimizin bir yaratılış gayemiz var, bu kesin, değil mi? Her birimiz bu dünya misafirhanesine, Yüce Yaratıcımızı tanımak ve O’na c.c. ibadet etmek için yaratılmış olduğumuz da kesindir. (51. S./56. Âyet.) İbadetlerimizin en önemlisi de, Kur’ânın 80 küsur yerinde vurgulanarak emredilen namazdır. Her vakit namazın da vakit sınırları içindekılınması şarttır. Şimdi konuyu ve konunun hassasiyetini anlayan bazı kardeşlerimizin“..Canım, bu kadar da ince düşünmeyin. Namazın kazası da var,” diye içinden geçirebilirler. Namazın kazaya bırakılabilmesinin fıkhî şartlarını da bir kıssa ile arz edeyim.

“Hz. Muhammed SAV’in de bulunduğu bir savaş esnasında, iki tarafın kuvvetleri karşılaşıp da kılıç seslerinin şakırdadığı, ok ve mızrakların vızıldadığı, kalplerin hızla çarptığı bir zamanda dahî, namaz vakti geldiğinde, namazı kılmak için Müslümanlar saf saf olurlar, önde Hz. Muhammed SAV imam olurdu. Bu durumda dahi kazaya bırakmazlardı.” (İslam Tarihi.)

Bir vaazda dinlemiştim. Vaiz; “Açık bir denizde, siz öğle namazınızı kıldıktan sonra geminiz batmış olsa, siz de can yeleği takmış veya bir tahtaya tutunarak kurtarıcı beklerken, güneşin batmak üzere olduğunu görseniz, ikindi namazını kazaya bırakabilir misiniz?” diye sordu. Pek tabiidir ki cevabı da kendisi verdi. “..Hayır, bu durumda bile o namazınızı kazaya bırakmaya cevâz yoktur. Çünkü, su içinde abdest alıp, ÎMÂ ile kılma imkânınız vardır” diye cevap verince, ben çok irkilerek “EYVÂH, bu kadar hassas mıydı?” demiştim. Daha sonra diğer fıkhî kitaplardaki prensipleri de inceleyerek, o vaizin haklı olduğunu anlamıştım…

Bediüzzaman Hz. Ve talebeleri de mahkemelerdeki yargılamaların uzaması sırasında, hâkimden namaz için müsaade isterler. Eğer hâkim reddederse, hemen oracıkta namaza dururlar ve ne bahasına olursa olsun namazlarını asla kazaya bırakmazlardı...

İslâm’ı ve fıkıh ilmini araştırmadan idare eden bizler ise “nasılsa namazın kazası da var”düşüncesiyle, namazlarımız kazaya bırakmayı ve evde kılmayı normal saymaya başladık. Oysa hasta yatağımızda bile “teyemmüm ile abdest alıp, îmâ (namaz işaretleri)ile kılmak zorundayız. Çünkü, o İLÂHÎ RANDEVU SAATİ asla geçirilmemelidir. Hatta geciktirilmeden, ilk vaktinde kılınması en faziletli olanıdır. Kabul olmaması halinde ve kılınmamasının cezası ise, her bir vakit için 80 yıllık Cehennem azabı olacağı da kayıtlar arasındadır...

  • Şimdi gelelim esas konumuza: Acaba, F.B. Taraftarı, niçin ve kime mağlup?...

CEVAP: F.B. Stadının 50 509 kişilik olduğu söyleniyor. Bu maçtan önce, 7 kilometrelik bilet kuyruklarının olduğu da haberler arasındaydı. Bu maçta stadyum FULL (dolu) olduğuna göre, stadyumdaki elli bin kişi, en az iki saat boyunca oraya kilitlendi. Bu elli bin kişinin en az %90’ının Müslüman olduğu malum olduğu gibi, en az yarısının yani 25 000 kişinin namaza mükellef olduğu da malumdur. O günkü Akşam ile yatsı namazı aralığı (akşamın kılınma vakti)1 saat 29 dakika idi ve bu süre, o iki saatlik kilitlenme içinde, maç seyrederek geçti. Yaniakşam namazları kazaya kaldı. Muhakkak kaçamak yapıp yüzlerce kişi kılmış da olabilir. Diğer 24 000 kişi ŞEYTANA MAĞLUP olarak, namazlarını kazayı bıraktıkları apaçık ortadadır.

Bu mağlubiyetin mağduriyeti ise asla F.B.’nin mağlubiyetinin mağduriyeti ile kıyaslanamayacak kadar çok ıstırap vericidir. İnanmamak, buna asla engel değil…

  • Bu yazıyı niçin kaleme aldığımı da arz edeyim:

Bu maçı; aile efradım, komşular ve bazı misafirler bizim evde seyrettiler. Bu kişiler de 5 vakit namaz kılan kimselerdi. Maç sırasında defalarca salona giderek “hadi namazı kılalım” diye ikaz ve ısrar ettiğim halde, nihayet son 15 dakikada cemaatle kılabildik. Ben de “27 misli cemaat sevabını kaçırmak istemediğim için”, bu kadar geciktirmek zorunda kaldım.

Şeytanın bizleri bile böylesine mağlup etmesi, benim çok ağırıma gitti. Bu bekleme sırasında, yukarıda arz ettiğim gerçekleri düşündüm. İşte bu çok önemli gerçekleri tüm dostlarıma hatırlatarak duâlarınıza muhatap olmak ve birçok kimseye faydalı olarak da bu geciktirme hatamı telâfi etmek istedim. Yüce Rabbim beni de sizleri de af ederek, rızasına nâil eylesin. Âmîn…

Konunun ÖZÜ: Kardeşçe spora elbette taraftarız, ancak HİÇ BİR MEŞGÛLİYET, ebedî hayatımızın mutlak yatırımı olan İBADETLERİMİZİ, ASLÂ AKSATMAMALIDIR.

Vesselâm…

Yazarın Yazıları