Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 01/01/1970 Son günceleme: 25/04/2013 00:11
  • 11.041

Sevgili okurlarımız ;

          Ülkemizin kaderini belirleyici içerikteki bir Anayasa değişikliğine doğru gidildiği çok kritik günler içindeyiz.

         Yapılacak Anayasa değişikliği, her türlü siyasi görüş ve siyasi parti tercihlerimizin üstündeki herkesin etrafında birleştiği yüksek değerlerimiz (Vatanın ve milletin bütünlüğüne, ay yıldızlı bayrağımıza, demokratik düzenimize, egemenliğimize, ulusal kimlik ve kültürümüze) aykırı olmamalıdır. Bizler aziz şehitlerimizin ve gelecek nesillerimizin sorumluluklarının yükünü omuzlarımızda taşıyan insanlarız.  Halk olarak anayasa değişiklini izlemek, denetlemek ve son sözü söylemek hakkına sahibiz. Tüm bu sebeplerle halk olarak kaderimizi ilgilendiren anayasa hukuku konusunda yetecek kadar  bilgi sahibi olmaya ve çevremizi bilinçlendirmeye mecburuz.
         Sevgili okurlarımız, İstanbul Üniversitesi Anayasa Hukuku dalında rahmetli hocamız Ordinaryüs Profösör Dr. Ali Fuat BAŞGİL’in Esas Teşkilat Hukuku kitabının (294 / 329) sayfalarındaki bilgilerin bizlere yardımcı olacağına, önümüze ışık tutacağına inanıyor ve bu inançla hocamızın açıklamalarını sizlere aktarıyorum ;
 
Demokrasinin temel kuralı Kuvvetler ayrılığı ilkesi
 
          Medeni dünyanın modern anayasalarında kuvvetler ayrılı ilkesi olarak benimsenen görüşe göre ; (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) güçlerinin tek elde toplanması dengesiz güç kullanımına yol açmakta, demokrasiyi tehdit ve yok etmektedir.
          Buna karşılık  (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) güçlerinin birbirlerinden bağımsız özgürce işlev içinde olmaları  demokrasinin güvencesi ve temel ilkesi olarak benimsenmiş ve medeni dünyanın modern anayasalarının en başında yer almıştır.
          Türkiye’de medeni dünyayı izleyerek demokrasinin teminatı olan Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’ni 18.10.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın başlangıç bölümünün dördüncü bendinde yer vermiştir.
 
Evrensel anayasa hukukunda başkanlık sistemi
 
      Amerika Birleşik Devletleri’nin (Yürütme) organının başında geniş yetkilerle donatılmışBirleşik Devletler Başkanı vardır. (Yasama) organı Temsilciler Meclisi ile Senato’dan oluşmaktadır. (Yargı) organı adına, anayasa’nın muhafızlığı görevi ile yükümlü bulunanYüksek Mahkeme vardır. Neticede
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, hem Cumhur Başkanı’dır ve hem de Başbakan’dır. Yasal yetkilerle donatılmış yüksek bir otorite sahibidir.
   1.  (Devlet Başkanı) olduğu kadar aynı zamanda (Yürütme) organının da başı olarak (Başvekil)’dir.
   2.   Başkan, nüfuzunun psikolojik kaynağını seçim sisteminden alır.
   3.   Başkan yüksek otoritesinin yasal kaynağını Amerikan Anayasası’ndan alır.
   4.   Federal Devletin Askeri Kuvveti başkanın emrindedir. Başkan Amerikan ordularının
         başkumandanıdır.
5.   Sulhte ve harpte devletin dış siyasetini yönetir. Anlaşmaları imzalar.
6.   Başkanın kendisine sunulan kanun tasarılarını veto hakkı vardır.
    Güney Amerika’ya gelince Arjantin, Şili, Paraguay, Bolivia, Venezüella, Ekvator gibi latin
ülkelerindeki başkanlık sistemi uygulamalarında, (Kuvvetler Ayrılığı İlkesi) etkin olamadığından (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) kuvvetleri tek elde toplanarak diktatörlüğe ve hükümet darbelerine yol açmıştır. Neticede evrensel anayasa hukuku alanında başkanlık sistemini başarı ile uygulayan tek ülke Amerika Birleşik Devletleridir.           
           Temel sebep olarak, Amerikan devlet yapısında oturmuş bir sistem vardır. Başkan bu sistemin adamıdır. Belli kalıpların dışına çıkamaz. (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) güçleri arasındaki denge bu sayede korunmaktadır. Bu sayede halkın demokratik hakları tehlikede değildir. Yeryüzünde başkanlık sisteminin uygulandığı tek ülke Amerika Birleşik Devletleri olduğu kadaraynı zamanda başkanı belli kalıplar içinde kontrol eden sistemin tek örneği de Amerika Birleşik Devletleridir.
 
 
Demokrasi yönünden Türkiye’de ki  anayasa değişikliğine gelince
 
         Amerika Devlet yapısındaki Başkanı hukuksal kalıplar içinde tutacak ve denetleyecek bir sistemin Türkiye’de var olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye’de Başkanlık sistemi olduğu takdirde yüksek yetkilerle donatılan başkanın eğilimine göre demokrasinin kaderi yön değiştirebilir. Demokrasi anlayışı farklı olan bir başkan dilerse, elindeki yüksek yetki ve nüfuzunu kullanarak (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) organlarının gücünü rahatlıkla kendi tekeli altında toplayabilir. Buna bağlı olarak demokrasi devre dışında kalır ve halkın diktatörlüğün pençesi altına girmesi kaçınılmaz olur.
    
Vatanın ve milletin bütünlüğü yönünden Anayasa değişikliğine gelince
 
       Anayasanın (3)’ncü maddesi, Türkiye Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğunu ve dilinin Türkçe olduğunu açık bir dille belirtmiştir. Farklı dil, farklı millet ve farklı coğrafya yapısına yönelik özerklik içeren hükümlerin yer alacağı bir anayasa Türkiye’nin felaketi olur.
         Kaldı ki Anayasanın (4)’ncü maddesi vatanın ve milletin bütünlüğünün teminatı olan hükümlerin değiştirilemeyeceğini ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini öngörmektedir. Aksi halde vatanın ve milletin bütünlüğünü öngören mevcut Anayasa hükümlerinin değiştirilmesi, ülkeyi felakete sürükleyeceği gibi anayasa ihlalidir ve suçtur.
 
Neticede
 
         Hangi siyasi düşünce ve siyasi parti tercihinde olursak olalım, bizler aziz şehitlerimizin ve gelecek nesillerimizin sorumluluklarının yükünü omuzlarımızda taşıyan insanlarız. Halk olarak  anayasa değişikliği yönündeki gelişmeleri izlemek, denetlemek ve son sözü söylemek hakkına sahibiz.  
Yazarın Yazıları