Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 20/04/2009 00:11
  • 19.942

Akademisyenlere ve PKK’lı öğrencilere burs veren sözde Atatürkçü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği(ÇYDD) ile Çağdaş Eğitim Vakfı(ÇEV)’in başkanlarına kadar uzanan son Ergenekon soruşturması...

Ülkede kaos çıkarmayı planlayan PKK’nın şehir yapılanması 'Kürdistan Topluluklar Birliği'ni hedef alan operasyon ve sonrasındaki gözaltılar epey tartışılacak gibi. Deniz Baykal ve Ahmet Türk, yargının yasal olarak başlattığı bu süreçte yaşananlar için AK Parti ve Başbakan’ı sorumlu göstererek, hükümeti yargıya müdahale etmekle suçladılar.

Ergenekon’un gönüllü avukatı Deniz Baykal, olayı, “Bu bir darbedir!.. AKP darbesidir!.. Daha da acısı savcılık darbesidir!..” diye niteledi…

PKK’nın şehir yapılanmasını ortadan kaldırmaya yönelik yapılan operasyon için de DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, göz altıların, Başbakan Erdoğan’ın direktifi doğrultusunda yapıldığını savunarak, “Bu operasyon, seçim sonuçlarına hükümetin tahammülsüzlüğünün çok açık bir göstergesidir. Operasyon hukuk dışıdır, demokrasi dışıdır.” dedi.

Bence Deniz Baykal ile soy ismi Türk olan bu iki lider de çok haklılar. Deniz Baykal’ın dediği gibi, “Bu bir darbedir!..” Sonuna kadar katılıyorum. Ama “Darbeciler”e karşı yapılan bir darbedir…“Hastane Darbecileri”ne karşı yapılan bir darbedir… Demokrasiyi ve hukuku hiçe sayanlara karşı bir darbedir…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Ordusu’nun başkumandanlığını yapmış 20. yüzyılın en büyük komutanıdır. O, Mehmetçik’i her şeyden çok sever ve el üstünde tutardı. Atatürk, o Mehmetçik’le ki, yokluğun bile yok olduğu zamanda, yedi düvele karşı savaşmış ve mantıkla açıklanamayan büyük bir zafere imza atmıştı. O büyük kumandan, ordumuzun bir neferinin ayağının tozunu dahi binlerce İngiliz’e, Fransız’a, Rus’a vs. değişmezdi.

Evet, bu operasyon, Görünüşte Atatürkçü ve onun ilkelerine bağlı, hakikatte ise Atatürk’ün mensubu olduğu ve uğruna ömrünü adadığı Türk Ordusu’nun binlerce askerini hunharca şehit etmiş PKK’lılara burs veren “çağdışı dernekler”e karşı yapılan bir darbedir. Türk Ordusu’na karşı sıkılan her kurşun, Atatürk’e ve onun ilkelerine sıkılmıştır!.. Bu operasyonlar, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebed payidar kalacaktır!..”diyen Atatürk’ün kurmuş olduğu güzel ülkemizin üniter yapısına kasteden “bebek katilleri”ne karşı yapılmış bir darbedir!..

Bu operasyonlar, yıllar öncesinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği “Memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!” emrinin darbesidir. Büyük insanlar, geleceği çok önceden okurlar.

DTP Lideri de, “Operasyon hukuk dışıdır, demokrasi dışıdır.” diyor. Soralım Ahmet Türk’e… Kürt-Türk ayırt etmeden, bebekleri dahi öldürmek hukuk ve demokrasi içi midir?.. Terör örgütünün elemanlarını yanına alarak zorla DTP’ye oy kullandırmak, hukuk ve demokrasinin hangi yönüyle bağdaşır… Başbakan geliyor diye esnafa kepenk kapattırmak, hukukun ve demokrasinin neresinde var?..

Peki, bu operasyonlar, Başbakan’ın talimatıyla mı yapıldı?.. Hükümet yargıya müdahale etti mi?.. Bir kere hükümetin yargıya hükmetme yetkisi yok. Zaten savcılar da bu operasyonlarda, hükümet dâhil kimseden enir almadıklarını ve hukukun gereğini yerine getirdiklerini söylüyorlar. Durumu AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ şöyle açıkladı: “Hiçbir organ, makam, mevkii ya da kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz…”

Burada muhalefetin çok ince bir oyunu seziliyor… Hükümeti yargıya müdahale etmekle suçlarken, aynı zamanda yargıya, dolaylı olarak, “Hukukî de olsa AK Parti’nin ve hükümetin işini kolaylaştıracak bir karar alma… Yoksa…” mesajı gönderiyorlar. Bu şekilde, esas yargıya kendileri müdahale ederlerken, suçunu da hükümetin üzerine atıyorlar… Tam bir Ergenekon mantığı…

Sayın Baykal, “Daha da acısı savcılık darbesidir!..” sözleriyle, işin acı yönünü vurguluyor. Nedense, Ergenekon’un neresine bir iğne batsa, Sayın Baykal’ın canı acıyor?.. İnsanın aklına,“Ergenekon’un bir ucu da Baykal’a mı dayanıyor?..” sorusu geliyor doğal olarak… Yoksa niye canı yansın ki?.. Savcıların darbesinden en fazla acı çeken Sayın Başbakan’dır. Bu acıyı onun kadar kimse anlamaz… Baykal, yeni mi fark ediyor?..

Sonuç olarak, yapılan operasyonlarla hukukî bir süreç başlatılmıştır. Talimat hukuktan ve milletten alınmıştır. Kimse de suçunu, yalandan, “Atatürkçülük, demokrasi, hukuk ve laiklik”çığırtkanlıklarıyla örtbas etmeye kalkmasın…

Ayrıca şunu da belirtelim… Suçun işlenildiğini gören kişi, rütbesi ne olursa olsun, acilen durumu yargıya intikal ettirerek savcılarımızı haberdar etmezse; vatana, millete ve devlete en büyük ihaneti işlemiş olur… Bu davranış, kesinlikle yargıya müdahale değil gayet normal bir vatandaşlık görevidir. Başbakan da olsa bu böyledir…

Yazarın Yazıları