Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 02/09/2019 11:05
  • 8.534

Siyasete ilk girdiğim yıllarda Fazilet Partisi'ndeydim.

O zamanlar gençliğin de vermiş olduğu heyecanla hareket ederdim ancak bugün olduğu gibi fotoğrafın tamamını göremez; ülke meselelerine yeterince ve kapsamlıca eğilemezdim.

Örneğin, Necmettin Erbakan Hoca'nın kimi söylediklerini, bugün daha farklı değerlendirmekteyim. Yalnızca 'hemşerim' olduğu için Mesut Yılmaz'a geniş bir kitle olarak oy verdiğimizi biliyorum. Fakat Mesut Yılmaz’ın 28 Şubat politikası sadece beni değil, onu seven herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını bitirmeye çalışan güruha dolaylı yollardan katkı sağladığının söylenmesi de onu Rizelilerin gözünde iyice küçültmüştü.

Bugün pek çok konuda gerçekte yaşanılanları daha iyi görmekteyim.

Recep Tayyip Erdoğan hapse düştüğü zaman siyasetten elimi ayağımı çekmiştim. Tekrar özgürlüğüne kavuşana kadar da siyasete girmeyecektim. Bir yandan Fazilet Partisi'nde o günlerde ve Beykoz'da yaşananlar, bir yandan da Erdoğan'a olan sevgim, beni siyasete mesafeli durmaya zorladı.

Recep Tayyip Erdoğan hapisten çıkıp da özgürlüğüne kavuştuğu gün ise yeniden siyasetin içine girdim. Ancak şimdi düşünüyorum ki, Recep Tayyip Erdoğan’a duyduğumuz güven, Mesut Yılmaz'a duyduğumuz 'hemşerilik' yakınlığında olduğundaki gibi değilmiş. Recep Tayyip Erdoğan'ı yalnızca Rizeli, Güneysulu olduğu için benimsememişiz. O bizi anlamış, bizde onu çok iyi anlamışız; bakış açısını kavramışız ve düşüncelerini özümsemişiz. Siyaset aracılığıyla yapılması gereken ne varsa, Erdoğan ile birlikte yapmışız. Ona destek olmuş, milyonlarca insan hep birlikte güç vermişiz ona.

Bugün artık Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu için siyasete daha mesafeli yaklaşıyorum. Türkiye geneline de Beykoz'a da 'dışarıdan gözlem yapan bir vatandaş' olarak bakıyorum. Ancak gördüklerim kimi zaman beni üzüyor ve şimdilik sesimi çıkartmıyorum.

Beykoz'da AK Parti diye, kolay kolay inkâr edilemez bir gerçek var. Ancak bu AK Parti'yi meydana getiren unsurların başında da Türkiye genelinde Recep Tayyip Erdoğan ve Beykoz ekseninde Yücel Çelikbilek isimleri var. Recep Tayyip Erdoğan artık Cumhurbaşkanı oldu. Yücel Bey, "Bu artık son dönemim" dedi.

Peki ya diğerleri? Bu partinin adı eğer AK Parti'yse ve içini dolduran unsurlar çıkarsız bir şekilde bir araya gelmişse, 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde yaşadığımız çirkeflikler, ayak oyunları neydi?

Yücel Çelikbilek belki üzerinde fazla durmadı ancak "Yarım kalan işlerimiz var" deyip de, 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde yeniden aday olacağının mesajını vermesine rağmen bu kadar çok kişinin karşısına çıkması normal miydi? Hatta yine AK Parti’nin içinden bir çok hainin insanların yüzüne gülüp arkadan kahpelik yapması Doğru ve saygılı bir hareket miydi?

Aday adaylığı sürecinde Beykoz'da AK Parti'ye gönül veren insanlar -Yücel Çelikbilek başta olmak üzere- bu süreçte hiç mi incinmedi? Kin tutmayan Çelikbilek'in hoşgörüsünden yararlanan insanlar, hiç mi utanmadı, hiç mi 'ar' etmedi? Her şeye rağmen, tüm zorlama ve ısrarlara rağmen Yücel Çelikbilek'in karşısına çıkmayan; hemen her türlü riski alarak bölgesi Çavuşbaşı'nda dişini tırnağına takıp partisi için çalışan Hanefi Dilmaç’ı bu süreçte ortaya koyduğu tavrı nedeniyle takdir etmek gerekmez mi? Ortaya çıkıp "Önce BEN" demedi de fena mı etti? Hanefi Dilmaç ne dedi? "Yücel Çelikbilek ne derse odur, ben onu yalnız bırakmam…" Dilmaç’ın sırtından bir yerlere varmak isteyenler, onun bu tavrını neden örnek almazlar da hep onu yanıltmaya ve yönlendirmeye çalışırlar!

Daha 30 Mart Seçimleri’nde açılan yaralar şifa bulmadan, bu kez de İlçe Başkanlığı için aynı zümre kapalı kapılar ardında yine harekete geçti. Aynaya bakmadan sokağa çıkanlar, hızlı hareket ederek, ön sıradan yer kapma telaşına girdi. Ortak bir akılla, Adem Sefer'in ardından onun koltuğunu dolduracak bir kişi üzerinde daha uzlaşılmadan, birileri ortaya çıktı ve "Ben... Ben..." demeye başladı. Parti kültürünü ve dayanışmanın gücünü bundan önceki 12 yılda yaptıkları gibi yine bir kenara itmeye çalışıyorlar. "Nasıl olsa her şey unutuluyor" içgüdüsüyle hareket ediyor rantiyeci takımı. Partinin ruhunu oluşturan kişilerin 'hoşgörüsü' bu kişilere cesaret veriyor! Şimdi, bu arkadaşların 'nereye kadar' gideceklerini, ben de merak ediyorum doğrusu... Bu yakışıksız tavırlar, kapıların ardında yapılan pazarlıklar bir bir ortaya seriliyor, ama onlar yüzsüz, meşin surat gibi, ‘yenilen pehlivan güreşe doymaz’ misali ortalarda fink atıyorlar? Çünkü henüz emellerine ulaşamadılar! Onlar aldıklarıyla yetinmezler. Onlar küçücük beyinleriyle Beykoz’u yönetebileceklerini zannediyorlar. Bunu kendine özgü cesaretleriyle de yapamıyorlar. Hep birilerinin sırtına basarak yol almaya çalışıyorken, vicdanlarını dinlemekten de yoksunlar.  

Bu ilçede AK Parti'nin çalışmalarının kamuoyunda hızlı yankı bulmasında, muhalefette duran CHP'nin istikrarsızlığının da çok büyük bir payı var. Yücel Çelikbilek, Allah'ın da izniyle, 5 yıl boyunca burayı çok ama çok rahat idare edecek. Çünkü kendisini 'güçlü bir muhalefet' rahatsız etmeyecek. Ancak bu noktada Yücel Çelikbilek ile diğerlerini ayrı değerlendirmek gerekiyor.

Yücel Çelikbilek, kendisini rahatsız edecek bir muhalefet olmasa bile hemen her gün 'vicdanıyla' yüzleşiyor. Vicdanını rahatsız edecek hiçbir işin altına imza atmıyor ve bu konuda çok ama çok titiz davranıyor. AK Partili arkadaşlarımız, güçsüz bir muhalefetin rahatlığını Başkan Çelkikbilek kadar taşıyabilmeli ve vicdanlarıyla yüzleşebilmelidirler. Menfaatleri için 'benmerkezci' siyasetlerini acilen gözden geçirmelidirler. Vicdan, en büyük muhalefettir insanın yüreğinde. Vicdanlarını rahatsız edecek işlere girişmemelidirler. Dikkatli davranmalı; hâl ve hareketleriyle, sahadaki davranışlarıyla da muhalefete örnek olabilmelidirler. Vicdanlarının sesini dinlemeyen AK Partili arkadaşlarımız ise Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanı olmadığını unutmamalıdırlar.

Yazarın Yazıları