A. Raif ÖZTÜRK
  • 10/07/2017 Son günceleme: 10/07/2017 08:50
  • 6.169

Sözde “Adalet yürüyüşü” adı altında gerçekleştirilen, 25 gün süren toplu yürüyüş ve bu zihniyetteki ilgili diğer gelişmeler; yıllar önce Necip Fazıl Kısakürek’in söylediği CHP bir parti değil, Türk’e Dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur, bir katliam müessesesidir” sözünü, adeta doğrular niteliktedir.

Halka meşru gösterebilmek için ADALET YÜRÜYÜŞÜ dedikleri de bir aldatmaca, bir demagoji ve tamamıyla bir yalandır. Aynen GEZİ olaylarındaki “3-5 ağacı bahane ettikleri” gibi, MİT'e ait TIR ve fetö’den dış basına servis olaylarında kendi ‘devletine ihanet eden bir gazetecinin tutuklanmasını’ bahane ederek bu yürüyüşü başlatmaları, sadece FETÖ, PKK, HDP ve diğer terör örgütlerinin müşterek hareket etmeleri, bu aldatmacaya çok net bir delildir, ispattır.

Bu zihniyette eğer zerre kadar adalet olsaydı; 40 sene sinsi sinsi devlet kadrolarına çalma sorularla çöreklenerek, 15 Temmuz 2016’da halkın silahlarıyla, halka kan kusturan. TBMM’ni bombalayan, 249 masumu şehit, 2900 küsur kişiyi felç ve sakat bırakan FETÖ hainlerinin karşılarına dikilip, o zaman halk ile beraber ADALET aramazlar mıydı?

Onlar ne yaptılar? Üstelik te:

-“Herhangi bir darbe girişim olsa, tankların karşısına ilk önce biz çıkarız” dedikleri halde, darbe girişiminin ilk saatlerinde, darbecilerle anlaşarak güvenli bir şekilde aralarından geçtiler ve Bakırköy Belediye başkanının evine sığındılar. Hani nerede söz ve adalet?...

Bu zihniyette eğer zerre kadar adalet olsaydı; FETÖ darbe girişiminde, tamamen meşru bir iktidarın liderini, hatta ülkenin meşru Cumhurbaşkanını öldürmeye kalkan, Genel Kurmay Başkanını rehin alarak işkenceler yapan hain ve zalim fetöcülerin karşılarına dikilirlerdi. Vatanı dış düşmandan korumak için verilen silâh, tank ve F16’larla masum halka saldıran HAİN FETÖ’NÜN karşısına dikilip, hiç olmazsa 400-500 metre yürümezler miydi?...

Eğer bu zihniyette zerre kadar bile adalet olsaydı; masum kızlara, kadınlara, hatta küçük çocuklara tecavüz eden “sapıklara idam kanunu çıkması için”, 485 000 metre değil, hiç olmazsa 40-50 metre yürümezler miydi?

Eğer bu zihniyette zerre kadar adalet olsaydı; sadece başörtülü oldukları için ciğerpareleri olan evlâtlarının yemin merasimlerine alınmayan, ÇİT AVLUNUN dışından gözyaşlarıyla merasime bakan zavallı anneler için, 485 000 metre değil, birkaç metre yürümezler miydi?

Eğer bu zihniyette zerre kadar bile adalet olsaydı; çöp dağlarına ve kerbelâya dönüşmüş olan İstanbul’u, sadece 8 ay içinde İHYÂ eden bir belediye başkanını, Lise ders kitaplarında var olan bir şiiri, sadece okuduğu için mahkûm edip, Pınarhisar ceza evine atar mıydı?

Bu liste uzar gider. Biraz da bu zihniyetin ilk yarım asırdaki ADALET anlayışlarına bakalım:

Eğer bu zihniyette zerre kadar adalet olsaydı; bir ülkenin dininin temel eğitim alanları olan Medrese, tekke, zaviye ve Kur’ân kurslarını tamamen kapatırlar mıydı? Kur’ân okumayı öğretenleri faili meçhullerle yok eder miydi veya hapislerde çürütürler miydi? 1000 Yıllık bir medeniyetin halkını, gereksiz bir HARF İNKILABI yaparak, bir günde CÂHİL bırakırlar mıydı?

Eğer bu zihniyette zerre kadar adalet olsaydı; İslâm dininin şiarı, ibadetinin bir esası ve sembolü olan ezanı, 18 sene yasaklar mıydı? 18 Sene sonra seçimleri kazanan Adnan Menderes’i, özellikle ezanı serbest bıraktığı için, sudan bahanelerle idam eder miydi? Hatta ne büyük bir zalimliktir ki, idam ipinin ücretini Menderes’in ailesinden zorla alırlar mıydı?

Eğer bu zihniyette zerre kadar adalet olsaydı; 25 Kasım 1925 tarihli 671 numaralı bir kararla şapka kanunu çıkarıp, binlerce kişiyi idam ederler miydi? Üstelik de cami avlusunda onlarca kişinin sehpalarda asılı olduğunu gören Şalcı bacıyı (bohçacı) “..ayy, bu adamlar da niye asıldı?..  ..Neee, sadece şapka giymedikleri için adam asılır mı hiç” dediği için idam ederler miydi?...

DİKKAT: Ne yazıktır ki bu şapka kanunu şu anda da yürürlüktedir ve inkılapları koruma yasası altında olduğu için yürürlükten kaldırılamamaktadır. Ne kadar adaletsiz bir şekilde ve gereksiz yere binlerce kişinin idam edildiği çok net ortadadır. Bu zulümler, işte bu zihniyetin eserleridir. Bu adaletsizliklerin başlama tarihi ise 1923 Lozan antlaşması dönüşünde başlatılmıştır. Hatta; fesli giden tüm İnönü ekibi, FÖTR ŞAPKALI olarak dönmüşlerdir.

“Eğer bu zihniyette zerre kadar adalet olsaydı;” …diye başlayarak hem ilk yarım asırdan, hem de son çeyrek asırdan bu zihniyetin adaletsizliklerinden yüzlerce değil, binlerce örnek gösterilebilir. Biz sadece bunlardan pek haberi olmayan bugünkü genç nesillere ithâfen, tadımlık olarak birkaçını arz ettik…

Şimdi soruyorum: mâzisi bu kadar ADALETSİZLİKLERLE kararmış olan bir zihniyet, adaletten söz edebilir mi? Bunlar adaletten ne anlar? Bu yürüyüşün (teröristlere özgürlük istemekten başka) adalet ile ne alâkası var? Bu yürüyüş ADALET için olmadığına göre, “Lozan’ın perde arkası antlaşmaları gereği, o müttefik sömürgeci güçlerin akıl hocalığı ve direktifleri ile yapılıyor” olması ağırlık kazanmıyor mu?...

Öyle yâ, bir önceki “TOPLU YÜRÜYÜŞLERİNİN PERDE ARKASI” başlıklı yazıda arz edildiği gibi, Lozan antlaşmasının süresi 2023’te doluyor. Gasp edilmiş olan haklarımızın bize İADE zamanı geldi. Bu zengin kaynakları iade etmek istemeyen sömürgeci ülkeler, ülkemizdeki kuklaları vasıtasıyla ellerinden gelen her şeyi göze almışlar. GEZİ’de ağaç bahane olduğu gibi, burada da ADALET bahanedir. Maksatları iktidarı güçsüzleştirmek ve dirençsizleştirmek.

15 Temmuz darbe girişimi de böyle bir gaza getirmenin mahsulüydü.

Bizlere bu konuda BİLİNÇLİ ve uyanık olmak ve her zaman teyakkuzda olmak düşer.

15 Temmuz darbe girişimi aniden başlatıldığı halde, bu cesur ve basiretli millet canını dişine takarak bu zulme ve ihanete geçit vermedi. Şu anda ise bu halk, bu konuda daha da bilinçlendiğine göre, bu adaletsiz yürüyüşler ve diğer girişimler, üst ŞER akılla hareket eden basiretsizlikler, her zaman AKÎM kalmaya mahkûm olacaktır, inşallah. Allah var, GAM YOK!

Yazarın Yazıları