Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi

  • 1
  • 21871
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi
Devlet hastanelerinin hizmet kalitesi yükseldi

İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği İdari Hizmetler Başkanı Opr. Dr. Yavuz Baştuğ, Dost Beykoz’a konuştu:

Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde yeniden yapılandırılan ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2 Kasım 2012 tarihinde kurulan Kamu Hastane Birliği Genel Sekreterlikleri, ülkenin dört bir yanında sağlık alanında önemli bir hizmet yürütüyor. Beykoz’un da için de yer aldığı Anadolu Kuzey Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ise Doç. Dr. Kemal Memişoğlu’nun yanı sıra Mali, Tıbbi ve İdari Hizmetler olarak üç koldan çalışmalarını yürütüyor. Dost Beykoz İmtiyaz Sahibi Kader Gür ve Dost Beykoz Yayın Koordinatörü Çetin Ünlü, Anadolu Kuzey Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği İdari Hizmetler Başkanı Opr. Dr. Yavuz Baştuğ’la bir röportaj gerçekleştirdi. Oldukça samimi bir ortamda geçen röportajda Dr. Baştuğ, sağlık alanında yapılan devasa yatırımları anlattı:

Sayın Yavuz Hocam, kendinizden kısaca bahseder misiniz?

1970 Uşak doğumluyum. İlk, orta ve liseyi Uşak'ta bitirdim. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni 1992 yılında bitirdim. Sonrasında Malatya, Kütahya ve İstanbul Üsküdar'daki Sağlık Ocağı deneyimlerinden sonra 2004 yılında Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde Üroloji bölümüne devam ettim ve Üroloji Uzmanı oldum. 2005-2007 arası Şişli Devlet Hastanesi Başhekimliği'ni yaptım. 2007-2012 sonuna kadar Paşabahçe Devlet Hastanesi Başhekimliği ve bu süreçte Beykoz Hastanesi'yle birleşme sürecine girdik ve Beykoz Hastanesi Başhekimliği'ni yaptım. Bu dönemde 2010 yılında Beykent Üniversitesi İşletme Ana Bilim Dalı'nda Yüksek Lisansımı tamamladım. 2012 Kasım'ından bu yılbaşına kadar da Bursa'da 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yeni oluşan Genel Sekreterlikler nezdinde Bursa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Kurucu Genel Sekreteri olarak görevlendirildim. Orada geçen 26 ayın ardından evi oraya götüremediğim için talebimle yeniden buraya döndüm. 1 Ocak 2015 itibariyle de İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği'nde İdari Hizmetler Başkanı olarak görev yapıyorum. Evliyim 3 çocuğum var.

Kamu Hastaneleri Birliği kamuoyunda anlaşılamadı işleyişi nedir?

Haklısınız, yalnızca kamuoyunda değil, bizim personelimiz arasında bile hâlâ anlaşılabilmiş değil. Neredeyse 2 buçuk yıllık bir süre geçti ancak hâlâ bilinmeyen bir takım konular hem kamuoyunda hem de personelimiz arasında mevcut. Şöyle özetleyebiliriz:

Şimdi, önceden Bakanlığın direkt temsilcisi olarak her ilde bir Sağlık Müdürlüğü vardı. Bütün hastaneler, sağlık ocakları, dispanserler, poliklinikler; kısaca sağlıkla ilgili ne varsa Sağlık Müdürlüğü'ne bağlıydı. Şimdi ise yeni yapılanmada, sahada 3 adet icracı kurul oluştu. 1- İl Sağlık Müdürlüğü, 2- Halk Sağlığı Müdürlüğü ve 3- Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği. Küçük illerde 1 adet Genel Sekreterlik var; dolayısıyla anlamak daha kolay... Ancak böyle İstanbul gibi büyük yerlerde mesela 6 adet var; Ankara'da 3 ve İzmir'de 2 adet Genel Sekreterlik var. Hastane sayısı çok olunca, bu şekilde bölmek daha yararlı oldu.

Eskiden Sağlık Müdürlüğü her şeye bakardı; şimdiyse İl Sağlık Müdürlüğü 112 Acil Hizmetler, Özel Hastaneler ve eczane gibi özel kurumlardan sorumlu... Bir de bunun dışında Halk Sağlığı ve Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği üzerinde bir koordinatör görevi var. Halk Sağlığı Müdürlüğü de sahada bizim bu 'Aile Hekimliği' dediğimiz ve asıl koruyucu yani birinci basamak hizmetlerin yürütüldüğü bir birim... Yine su sağlığı gibi su bakımları da yine Halk Sağlığı Müdürlüğü'nün yetkisinde...

Kamu Hastaneleri Birliği'ne gelirsek... Önceden her hastanenin başhekimi, İl Sağlık Müdürlüğü'ne o da Bakanlığa bağlıydı. Şimdi ise bölgesinde hastaneler; 2. ve 3. basamak dediğimiz, yani 2. basamak hizmet hastaneleri ve 3. basamak eğitim ve araştırma hastaneleri ve ağız-diş sağlığı merkezleri bu Genel Sekreterlik çatısı altında toplandı. Yani İstanbul'da şu an yaklaşık 60'ın üzerinde ağız-diş sağlığı merkezi var ve bunların hepsine tek bir sağlık müdürlüğünün bakması çok kolay iş değildi. Toplum sağlığı merkezleri ve aile sağlığı merkezleri düşünüldüğünde, her birine hâkim olması çok zordu. Sadece ağız-diş sağlığı için haftada bir kuruma gitse, 60 kurumu 54 haftada bitiremezdi.

Ancak bizim birliğimizi düşündüğümüzde, şu anda Anadolu Kuzey'de 17 adet hastanemiz var; 10'u hastane ve 7'si ağız-diş sağlığı merkezi... Bu 17 kurum, direkt buradaki Sekreterliğe bağlı... O kurumların hâkimiyeti ve hizmet kalitelerinin, sunumlarının artırılması; daha efektif olmaları amacıyla bu şekilde yapılanmaya gidildi. 663 Sayılı Kanun'a bakıldığında da direkt şu yazar: 'Kamu kaynaklarının, tıbbi cihaz kaynaklarının ve insan kaynaklarının daha efektif ve etkili kullanılabilmesi için bu sisteme geçilmiştir'.

Biz bunu Beykoz'da da yaşadık. Paşabahçe ve Beykoz Hastaneleri olarak iki ayrı hastaneyken, ne biz Paşabahçe'de Uzman Nöbeti tutabiliyorduk; ne de Beykoz Devlet Hastanesi'nde Uzman Nöbeti tutulabiliyordu... İki tarafta da Pratisyen Hekimlerle işi döndürüyorduk ve her hastayı biz sevk etmek zorunda kalıyorduk. Neden? İki ayrı birimden 1 tam çıkaramadığımız için... Çünkü 3 Dahiliyeci bir tarafta vardı, 4 dahiliyeci diğer tarafta vardı; 6'nın üzerinde olmadan sen Dahiliyeciye Dahiliye Nöbeti yazamazdın ve öyle olunca iki taraf da 'branş nöbeti' tutamıyordu. Bir ya da iki pratisyen Acil'de nöbette kalıyordu; Nöbetçi Şef her geleni sevk ediyordu. Ama ne oldu Beykoz ve Paşabahçe birleştikten sonra? Şunu da söyleyeyim; mesai saatlerinde genel olarak problem yaşanmaz; asıl mesai saati dışında kurumu yönetebilmek önemlidir. Burada da işte işi ne kadar çabuk bitirebilirseniz, o kadar etkilisiniz demektir. Beykoz'da şu sağlandı: 4 o tarafta 3 bu tarafta olan Dahiliyeci sayısı 7'ye çıkınca direkt olarak branş nöbeti tutulur hale gelindi. Beykoz'da biz Kadın Doğum, Çocuk, Dahiliye, Genel Cerrahi ve Anestezi... Bu branşların her birinde, birleşme olduktan sonra branş nöbeti koyabilir hale geldik.

Önceden ben Beykoz'da şunu yaşıyordum: Beyin kanaması geçiren bir hastanın ya da kalp krizi geçiren bir hastanın sevkinde, naklinde sıkıntı yaşıyorduk. Ama şimdi direkt olarak bu hastalarla ilgili olarak oluşturduğumuz merkezlerimiz var kendi Birliğimizde... Herhangi bir beyin kanaması olduğunda Haydarpaşa Numune ya da Göztepe direkt olarak benim hastalarımı almak zorunda... Çünkü onlar da bizim Birliğin bünyesinde olduğu için Beykoz'daki acil ve kriz durumlarını biz daha rahat yönetebilir olduk. Kalp krizi geçiren herkesi direkt Siyami Ersek Hastanesi'ne Beykoz'dan çok rahat bir şekilde gönderebilir olduk.  

17 Hastanede size bağlı kaç personel bulunuyor?

Şöyle: 7 bin 500 kadrolu personelimiz var; taşeron firmaları da sayarsak toplamda 12 binin üzerinde personelimiz var. Şunu da aklıma gelmişken belirteyim: Bu Kamu Hastaneleri Birliği'yle birlikte İl Sağlık ve Halk Sağlığı olarak 3'e ayrılmış olmasının bir avantajı daha oldu eskiye oranla, o da şudur:

Önceden her hastane kendi malzemesini kendisi alırdı. Ancak şimdi bir kısım hastanelere yine alımlarını yaptırıyoruz fakat bazı kalem malzemeleri ortak alınıyor Genel Sekreterlik tarafından... Böyle olduğunda da x maldan özel sektörden 1 tane almak istediğinizde size verdiği fiyatla, 1000 tane almak istediğinizde size verdiği fiyat farklı oluyor. Bu şekilde olduğunda kamu yararına bir tasarruf da sağlanmış oluyor.

Bizim Sekreterliğimize bağlı olan 17 Hastanede 7 bin 500 kadrolu personel var demiştik. Bunun içerisinde 173 eğitimcimiz var Doçent ve Profesör düzeyinde... 144 Başasistanımız var ve bunların da bir kısmı Doçent... Bin 597 Uzmanımız var. Bin 94 asistanımız var. 2 bin 307 hemşiremiz var. 389 ebemiz var.

Tabi bu sayıları veriyoruz, bildiğiniz gibi İstanbul sevk yeri... Hem İstanbul içi hem de dışından çok sayıda hasta sevki oluyor. Dolayısıyla bu rakamlar nitelikli ve iyi olmakla birlikte dünya standartları için insan kaynağı eksiğimiz devam etmekte... Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanımız Sayın Müezzinoğlu da dile getirdi: 'Bizim acilen 30 bin hekim ve 50 bin hemşireye ihtiyacımız var' dedi. Bütün bu eksiklikten elbette İstanbul da nasibini alıyor.

İstanbul'daki eksiklikler için neler yapılıyor? Planı nedir Sağlık Bakanlığı'nın?

Tabi önce şunu söylememiz gerekiyor: İstanbul ile ilgili bu konuda bir pozitif ayrımcılık var. İstanbul, her konuda olduğu gibi sağlık konusunda da ülkenin lokomotifi... Bundan dolayı özellikle pratisyen ve uzmanların tayini daha çok İstanbul'a yapılıyor.

OECD ülkelerinin ortalamasına göre Türkiye'de olması gereken hekim sayısı 350 bin... Ama biz daha 140 bini yeni geçtik. Bundan dolayı da biz artık üniversitelerimizde hekim yetiştirmemiz lazım... Ancak 2003 yılından bu yana gerek Hükümetin, şimdiki Cumhurbaşkanımızın, gerekse önceki ve şimdiki Sağlık Bakanlarımızın bu hekim açığı konusundaki ısrarlı açıklamaları ve tespitlerine rağmen, ne yazık ki YÖK bu konuda adım atmadı ve yeterli kadro da açmadı. Ama son 3-4 yıldır TIP Fakültesi kadroları artırıldı. Neden? Bu açığı kapatmak için... Çünkü bizim açığımız var.

Muayenehanelerin kapatılması konusunda kamuoyunda bir bilgi kirliliği var. Bunun dezavantajlarını ortaya koyan ve devlet hastanelerinde nitelikli doktorun kalmadığını iddia eden kişiler var. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Bunlar, belli kesimin ve belli ideolojiye sahip kişilerin kullandığı söylemler. Hatta şunu söylemek lazım; o ideolojiye sahip kişiler bile önceden 'Muayenehane olmamalı! Tam gün çalışma olmalı!' diyordu. Şimdi ise bu Hükümet ve Sağlık Bakanlığı, 'Muayenehaneler kapatılmalı ve tam gün çalışılmalı' dediği için karşı çıkar hale geldi. O dönemde 'Aile hekimliğine geçmek lazım' diyen zihniyet, şimdi aile hekimliğine geçildi; aile hekimliğin i eleştirir hale geldi. Yani olması gereken değil, sadece karşı olmak için eleştirmek... İdeolojik muhalefet... Her şeye karşılar. Tıpkı bir takım taraftarı gibi her şeye karşı duruyorlar.

Önceden herkesin muayenehanesi vardı. Muayenehaneler varken çok mu rahat hastanelerde işlem yapılıyordu? Muayenehanesi olan bir kişiye biz hastaneye yatış bile yapamıyorduk biz. Ama şu an biliyorsunuz, devlet hastanelerinde hizmet kalitesi çok arttı. Şu anda devlet hastanesinde olan hiçbir hekimin muayenehanesi yok. Ama üniversitelerle ilgili yine bazı kesimler, üst mahkemelere müracaat ettiler; üniversitelerde şu an muayenehane sistemi devam ediyor. Ancak üniversitelerde sistemdeki sıkıntılar da devam ediyor. Kamu hastanelerinde ise sistem rahatladı.

Bakınız, yaşadığım bir anımı anlatayım: Beykoz Hastanesi'nde 2010 yılıydı bir vatandaş geldik, şikâyette bulundu: "Hocam, saat 9.15'e randevum var, saat 9.30 olmuş ben hâlâ bekliyorum!" demişti. Şimdi düşündüm; daha önce hastanelerde muayene için insanlar sabah 4'te gelirdi; sabah namazından önce yollara düşerdi. Muayene olmadan eve giden olurdu. İlaç için ayrı, muayene için ayrı sıraya girerdi insanlar... Şimdi bakıyorum, 15 dakika için şikâyet eder duruma gelmiş insanlar."

Beykoz Devlet Hastanesi'nde sizin de katkılarınızla bir değişim yaşanmıştı ve geri geldiğinizde de açılışı yapmak yine size nasip oldu. Bu 'nitelikli yatak' kavramı nedir, Beykoz'a ne getirecek ve Şehir Hastaneleri ülkedeki açığı kapatabilecek mi?

"Beykoz'da tüm yataklarımız nitelikli yataklar. Bir ve iki kişilik odalar var ve banyosu tuvaleti de var. Ancak Türkiye genelindeki hastanelerin yüzde 60'ında yataklar 'koğuş' tipi ve eski sistem yataklardan oluşuyor. İçerisinde hâlâ tuvalet ve banyo olmayan ve koridorlarda ortak kullanımda olan hastaneler var. Bu İstanbul'da da böyle Anadolu'da da böyle... Bu hastaneler için 'nitelikli yatağa' geçiş çok önemli... Hizmet kalitesini artırmak, hastaların memnuniyetini sağlamak için bu gerekli...

Şimdi Bakanlık da bu konuda bir çalışma yapıyor. Sancaktepe'de 400 yataklı bir araştırma hastanesi çalışması var. Çekmeköy'de yine 100 yataklı bir hastane inşası olacak. Göztepe Hastanesi komple yeniden yapılacak; Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tadilat çalışmaları olacak. Şimdi bunları siz devlet bütçesiyle yapıyorsunuz. Ama Şehir Hastaneleri böyle değil... Türkiye genelinde 34 ilde yapılan Şehir Hastaneleri ki bazı illerde birden fazla olacak; bunları özel sektör marifetiyle yaptırıp, 5-6 yıl içinde hepsinin hizmete sokulması hedefleniyor. Eğer bunları sadece devlet kaynaklarıyla yapılacak olsaydı, ilk 5-6 yılda belki 5 tanesini yapabilirdiniz. İkinci 5-6 yılda diğerlerini yapardınız. Bunların her birisinin faaliyete geçmesi belki 30 yıl zaman alırdı. Ancak özel sektöre teklif edilen, 'Yap ve belli kısmını işlet; vatandaşa da hizmet ver' şeklinde bir iş olunca 34 ilde yapılan şehir hastaneleri aynı anda yapılıp; inşallah 5-6 yıl sonra her biri hizmete girecek ve nitelikli yatak problemi birden ortadan kalkacak."

İlaç konusunda kamuoyunda yaşanılanlara ilişkin fikrinizi öğrenebilir miyiz? İlaç sektöründe yaşanılanlar hem vatandaşı hem de devleti mağdur ediyor kimi zaman. Kamu Hastaneleri Birliği'nin bu konuda bir tasarrufu olsa, aksaklıklar düzelmez mi sizce?

"Şimdi, ilaçlar ya da eczaneler konusu Kamu Hastaneleri Birliği'nin işi değil. Yani bizim işimiz, bize devrolan hastanelerdeki hizmet kalitesini artırmak ve orada hizmet sunmak. Ancak her dönemde yeni yapılanmalar oluyor, kanunlar ve düzenlemeler getiriliyor. Bazı açıklar görüldüğünde mesela kanser ilaçlarıyla ilgili olarak söylüyorum; bazı tespitler oldu belki... Şu anda artık Temmuz ayından itibaren kanser ilaçlarıyla ilgili tüm alımlar hastanelerimizde ve kendi bünyemizde yapacağız.

Biz Kamu Hastaneleri Birliği olarak ilaçla ilgili şunları yaptık: Az önce de bahsettim, yerelde yapılan bazı ilaç alımlarını biz toplu olarak almaya başladık. Bu ise kötü ilaç değil; aynı ilacı ama daha uygun fiyata almamızı sağladı."

Taşeronların kadroya geçmesi ya da geçirilmesi konusunda Hükümetin bir çalışması var mı?

"Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın bir çalışması var. Hatta onlar bu konuda yapılan çalışmaları da belli bir noktaya getirdi. Biz de bu konuda karar aşamasına gelinmesini ve çalışmaların tamamlanmasını bekliyoruz. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, biz zaten taşeron olarak Hastanelerde çalışan kişilere asla 'öteki' gözüyle bakmıyoruz. Onları da bizim bir parçamız olarak görüyoruz. Onlar da hastaneye girdikleri anda artık bizim elamanımızdır; hepsi sağlık çalışanıdır. Taşeronların elbette mağduriyetleri vardır ve bu haklarını da korumalılardır. Ancak yalnızca taşeronların değil, kadrolu sağlık çalışanlarının özlük haklarında da sıkıntılar vardır. Her branşın yıpranması olduğu halde sağlık çalışanları kadar zor ve ağır şartlarda çalışan meslek gurubu çok azdır ancak kadrolu çalışanların yıpranmasıyla ilgili bir düzenleme halen gelmedi. Bununla ilgili de Sağlık Bakanlığı'nın bir çalışması var ve inşallah bu konuda da bir sonuç alınacak.

Yine sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları söz konusu mesela... Oysa sağlık çalışanları şiddeti değil, takdiri hak ediyor. Çok zor şartlar altında çalışıyorlar. Az önce de belirtmiştik OECD ülkelerine bakıldığında Türkiye'de 350 bin hekim olması gerekirken 140 bin hekim var. Hemşire sayısı da 700 bin olması gerekirken, şu anda daha 250 bine bile daha ulaşmadı. Bu şu demek: Bizim hemşiremiz, Avrupa'daki hemşirenin 3-4 katı çalışıyor demek..."

Avrupa'daki hemşire ve doktorun maaşlarıyla, Türkiye'deki hemşire ve doktorları kıyasladığımızda nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor?

"Avrupa'daki doktor ve hemşirelere kıyasla bizdeki ücretler daha düşük...  Ancak bunu oradaki alım gücüyle de kıyaslamak gerekiyor. Avrupa'da çoğu ülkede asgari ücret bin 300-bin 400 Euro civarında... Fakat 800-900 Euro ev kirası veriyorlar. Eğer bunu yalnızca alınan ücretler üzerinden değerlendirirseniz, doğru yapmazsınız. Orada hayat pahalılığı var. Çoğunun vergileri çok yüksek! Bu kıyaslamaya 'yaşam standardı' açısından bakmak gerekiyor. Bu şekilde bakıldığında ise biz kötü bir düzeyde değiliz. Bunu söyleyebilirim. Ancak döner sermayeyle birlikte düşündüğümüzde böyle... Bir sıkıntımız da bu aslında... Neden bizim maaş ve döner sermayemiz ayrı tutuluyor; neden döner sermaye bizim emekliliğimize de yansımıyor? Ancak dediğim gibi bununla ilgili olarak da Bakanlık çalışma yapıyor ve ben inşallah bir sonuç alınacağını düşünüyorum. "

Dost Beykoz / Özel Röportaj

AK Partili Metin Külünk ünlüleri Beykoz'da topladı
Önceki AK Partili Metin Külünk ünlüleri Beykoz'da topladı
Beykoz'da çocuğunu kemerle gezdiren anne gündem oldu
Sonraki Beykoz'da çocuğunu kemerle gezdiren anne gündem oldu