A. Raif ÖZTÜRK
  • 14/08/2017 Son günceleme: 14/08/2017 22:30
  • 6.473

Bediüzzaman Hz.’nin Dînî ve fıkhî konularda...

“Sakın, sakın münakaşa etmeyiniz; CASUS kulaklar istifâde ederler. Kim münâkaşa ve rekabete kalkışsa, ibâdette riyâ ve nifâk etmiş gibidir.” ..ikazında bulunmuş. (Hutbe-i Şâmiye)

Hele hele bu münakaşalar TV ekranlarında olursa, vebâlini siz düşününüz. Münakaşa, dostlukları öldürür ve kalpleri kırar. Hiçbir kimse münakaşa ile müspet bir sonuç alamamıştır. Çünkü münakaşada, devrede hisler ve nefisler vardır.

Bu ilmî mülahazalar ortadayken, geçtiğimiz günlerde bazı dindar ilim adamlarının, TV’larda münakaşa etmeleri gerçekten yürekler acısıydı. Üstelik te gündemi sarsan bunca ana meseleler varken, tâlî meseleler hakkında tenkitli ve hakaretli tartışmalar yapılmamalıydı. Hem de Bediüzzaman Hz’nin yukarıdaki “..CASUS kulaklar istifâde ederler” uyarısındaki casuslar ve din düşmanları sevindirildi. Bütün bunlara rağmen konu olan o “Deve idrarı ile ilgili” Hadîs-i Şerif izah edilemeden, tamamen meşkûk (şüphede ve askıda) bırakıldı.

Biz bugün o meşkûk bırakılmış olan Hadîs-i Şerif hakkında mütâlâalarda bulunacağız. Tâ ki şüpheli zihinler bazı gerçekleri idrak etsinler, Hadîsin değerini anlasınlar ve huzur bulsunlar.

Birincisi: Allah Rasûlü, asla tüm mü’minlere deve idrarı içmeyi emretmemiştir. İçtikleri takdirde sevap kazanacakları hezeyanına hiç girmiyoruz bile. Çünkü külliyen yalandır…

İkincisi: Bir olayın ve o olay hakkında söylenmiş bir sözün, önce SİYAK ve SİBAK’ına bakmak şarttır. Yani bu söz nerede, niçin, kimler için ve hangi maksatla söylenmişti?

ÖRNEK: Veba salgını sırasında Allah Rasülü şehre giriş çıkışları yasaklayarak karantina tavsiye etmişti. Bu hadîs-i Şerif uluorta söylenerek “Hz. Muhammed tüm mü’minlere karantina tavsiye etti” diye ifşa edilebilir mi? Asla söylenemez! Çünkü lokaldir.

Bu deve idrarı tavsiyesi de işte böyle zamanlamasıyla ve söyleniş sebebiyle anlatılmalıydı. Yani; bu olay da lokal bir olaydır ve o zaman ve o kişiler için söylenmiştir ve kaynaklarda da teferruatıyla vardır. O olay kısaca şöyledir:

Medine’ye gelip HASTALANMIŞ olan misafir bir heyete, Allah Resulü deve idrarıyla birlikte deve SÜTÜ içmeyi tavsiye etmiştir. (Bütün rivayetlerde süt ve idrar” ..dan birlikte söz edildiği halde, bu münakaşada sütten hiç bahsedilmemesi, bir art niyeti çağrıştırıyor…)

Bunun da iki türlü izahı var:

1. O günkü çaresizlikler içinde, fıtrî çözümler üreterek kişileri sağlığa kavuşturmak. Ki o olayda, o kişilerin sağlığa kavuştuğu da rivayetlerde açık-seçik zikredilmektedir.

2. Deve idrarı ile ilgili bugünkü modern laboratuvar araştırmalarının neticelerine göre ve hâlen şifa yönünden istifa edildiğini bilerek değerlendirmek.

İdrar bileşenleri deyince önce, elbette zihninizde kötü ve tiksindirici çağrışımlar canlanır.

Fakat bilimsel açıdan bir düşününüz; fanconi sendromunun ya da Wilson hastalığının ürik asit derişimini düşürdüğü kimselerde, çölde 1400 küsur sene önce yaşamış bedevilerde, ürik asit seviyesini nasıl artıracaksınız? Bu kimselerde ortaya çıkan halsizlik, yürüyememe, konuşamama, titreyiş, şişkinlik… ..vb. gibi onlarca problemi nasıl gidereceksiniz?

İşte bu ayrıntılar, ancak bugünkü modern laboratuvarlarda anlaşılmaya başlandı.

Bugün bile Ege’nin köylerinde ‘arı sokması’ gibi basit ve tedavisi çok kolay bir hastalığın, muhtemel risklerinden korunmak için ilaç yokluğunda, amonyak içerdiği için idrarla tedavi edildiğini biliyoruz. Diğer bazı köylerimizde de, kesikler ve yaralanmalar için tentürdiyot ve batikon bulunamadığı için, idrar tedavisi uygulandığını ve işe yaradığını yakinen biliyoruz.

Bugün; 21. asırda, uzay çağında, her eczanede amonyak bulmak, manavda domates bulmak kadar kolayken, acil müdahale için arının soktuğu bölgeye idrar yapılmak suretiyle amonyak ihtiyacının karşılandığı da bir gerçektir.
Üstelik te tarihi vakalar mercek altına alınırken 21. asrın gözlüğünü çıkarmazsanız, o asırların kısıtlı imkânlarıyla değerlendirmezseniz, sadece art niyet, barbarlık, ilkellik ve vahşet çarpar gözünüze. Ayrıca kendinizi küçük düşürür, kariyerinizi ayaklar altına alırsınız.

Bitmedi; deve idrarı tedavisi yalnızca Buhari’de de geçmiyor. Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (Ulakbim) indeksine göre, bilimsel kudreti en ileri seviye kategorisinde, A kategorisinde olan bir dergide, yani “Journal of Ethno-Pharmacology” dergisinde de geçmektedir. Yani kenar kıyı köşe dergisi ya da gazete müsveddesinde değil, Ulusal ve Uluslararası düzeyde bilimsel yetkinliğini tescillemiş akademik bir dergide geçiyor. Ayrıca Müslüman bilim adamlarının çalışmalarından da oluşmuyor. İdeolojik fanatikliğin tesirinde kalmamış bir heyetin edite, redakte ettiği bir dergide geçiyor…

Deve idrarının, bu derginin 2011’de çıkan nüshasında, Hepa-c1c7 türü kanserlerini kaynak organizma dışı kullanımda, tedavi edici etki gösterdiği ve sitokrom – p450-1a1 enziminin sentezini inhibe ettiği yazıyor. Bu sitokrom p450-1a1 enzimi kanser oluşturucu etkisiyle biliniyor. Dergide; “Kanser oluşturucu molekülü diskalifiye ediyor, kanser tahribatını da restore ediyor”, deniliyor.

Avrupa’ da ve Asya’da asırlarca ders kitabı olarak okutulan, İbn-i Sinanın “el-Kanun” da “Deve idrarıyla tedavi“ bölümü olduğunu biliyor musunuz?

Bu şekilde bir tedavi neticesiz olmuş olsa, binlerce yıl niçin halkın tercihi olsun?

Hiç kimse “Hadi deve idrarının klinik faydalarından yararlanalım” diyerek kalkıp idrar içecek kadar ucube olmamalı bu asırda. Zaruret halinde, müthiş bir çözüm olduğu biliniyor! Oysa o TV. Münakaşasında, madem o hadis var, hadi iç bakalım vb. cerbeze ve demagojiler yapıldı.

Tekrar belirtiyorum ki: O dönemin yoksunluk şartlarında değiliz şimdi, artık tedavi edici molekülleri başka tıbbî kanallardan elde edebiliyoruz.

Ancak Hadîs-i Şeriflere veya diğer olaylara art niyetle ve dar çerçeveden bakarsanız, tenkitçi zavallılar gibi maskara olursunuz. Oysa sadece bu “deve idrarı” Hadîs-i Şerifine böyle objektif bakarsanız, bu gerçekler karşısında Hadîs-i Şeriflere saygınız ve Hz. Muhammed’e SAV hürmetiniz ve takdiriniz kat kat artacaktır.

  • Hatta derin tetkik edildiğinde, bir nevi mucize olduğunu da göreceksiniz. Vesselâm…

NOT: O günkü TV tartışmasındaki diğer konular da işte böyle objektif değerlendirilmelidir.

Çünkü; her birinin çok net, aklî, mantıklı ve mucizevârî izahları vardı.

Fakat münakaşa, art niyet, inat ve ilmî enaniyet devreye girdiği için,

çoğunlukla izaha muhtaç kaldı (veya bırakıldı.)…

Bazı bilimsel bölümlerKastamonunur.com”dan alınmıştır.

Yazarın Yazıları