Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 19/12/2015 Son günceleme: 19/12/2015 19:08
  • 4.843

Sevgili okurlarımız,

Anayasa’da Başkanlık konusunun yeniden gündeme getirildiği bu günlerde 2014 Mayıs ayında yayınlanan yazımı bir kere daha tekrarlıyorum.

          Anayasa Hukuku dalında rahmetli hocamız Ordinaryüs Profesör Dr. Ali Fuat Başgil’in 1960 baskılı Esas Teşkilat Hukuku kitabı hepimize ışık tutucu olmaktadır. Kitabın 346 sayfasının her bir satırı konuyu ısrarla anlamak istemeyenlere birer ders niteliğindedir. Rahmetli hocamızın cümle kuruluşlarına virgülüne kadar sadık kalarak evrensel hukuk anlatımları ile siz sayın okurlarımızı baş başa bırakıyorum ;    

         1. Cumhurbaşkanı piramidin zirvesinde dalgalanan bayrak gibidir. Devletin temsil edildiği şerefin en yüksek makamıdır.

         2. Tüm yetki ve sorumluluk icra kurulu olan hükümete ait olmakla, Cumhurbaşkanı’nın yetkileri ve karşılığındaki sorumlulukları ise son derecede sınırlıdır.

         3.  Bütün ulusu kucaklayan bir aile reisi gibidir.

         4.  Aile Reisinin şerefi, işgal ettiği makamın şerefi ve değeri ile ölçülür.

         5.  Değersiz bir kimse, makamın şerefi ne derecede yüksek olursa olsun, onu alçaltır. Değerli ve muhterem bir şahsiyet ise, makamın şerefini bir kat daha arttırır ve kendisini makamına layık ve faydalı kılar.

          6.  Şairlik, alimlik ve sanatkarlık gibi, devlet adamlığı da, geniş bir ölçüde, doğuşun şahsa ihsan ettiği bir imtiyazdır. Bir Cumhurbaşkanı nasıl hareket etmeli, makamının şerefini nasıl koruyup yükseltmeli, devlet başında nasıl bir vazife almalı, toplumun genel yapısında teveccüh ve sevgisini nasıl kazanmalıdır ?  Bunu şahsın kabiliyeti, mizacı ve dirayeti belirler.

         7.  Cumhurbaşkanı, yüksek makamının ve devlet hayatındaki tecrübe ve olgunluğunun kendisine kazandırdığı üstünlüğe dayanarak hükümeti faaliyetlerinde ikaz ve aydınlatır. Müdahale etmeksizin, tavsiyelerde bulunur. Müşkül anlarda meclisin söz sahibi liderleri ile bağlantı kurarak yatıştırıcı ve

arabulucu hizmetleri ifa eder, ihtiyaç halinde hükümete gidilecek yolu gösterir.

         8. Demokratik rejim, Cumhurbaşkanın ne bir kahraman ve muzaffer kumandan, ne de bir dahi olmasını şart kılar. Yalnız memlekette sevilen ve hürmet edilen, dirayet ve kabiliyetine güvenilir bir şahsiyet olmasını yeterli görür.

         9.  Demokratik rejim bilhassa,  Cumhurbaşkanı’nın aktif politikacı olmasını hiç istemez. Çünkü böyle bir şahsiyet, devlet başkanından beklenen birleştirici ve ihtirasları yatıştırıcı rolü yerine bilakis toplumu parçalayıcı ve meclisi hırçınlaştırıcı rol oynar. Aktif politika, Cumhurbaşkanı’ın değil, Başbakan’ın görevidir.

       10.  Cumhurbaşkanı’na düşen, çarpışan siyasi fikir guruplarının üstünde kalmaktır. Bu şartı yerine getiremeyen ve siyasi ihtiraslar çarpışmasında taraf tutan bir Cumhurbaşkanı demokratik rejimde faydalı olmak şöyle dursun, milletin selameti için tehlikeli olur.

        Hocamızın yukarda açıklamasını yaptığı evrensel anayasa hukuku ile halen yürürlükte bulunan 1982 Anayasası, temel ilkeleri ve özündeki ruhu itibariyle eşdeğer ifadelidir.

         Sevgili okurlarımız, Esas Teşkilat Hukuku Kitabı’nı piyasada bulamayabilirsiniz. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kütüphanesi’nde bulmanız mümkündür. Açınız 346’ncı sayfayı yukarda ki açıklamaların aynısını göreceksiniz. 

Sonuç olarak ;

         Evrensel hukukta Cumhurbaşkanı’nda aranılan özellikler konusunu toplumun değerlendirmelerine sunarken, anayasa hukuku derslerimizde bizlere ışık tutan değerli hocamız Ordinaryüs Profesör Dr. Ali Fuat Başgil’i bir kere daha rahmetle anıyorum.

         Bu vesile ile 1974 yılında  İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, kimi avukat, kimi hakim, kimi savcı ve kimi emekli olmuş dirsek dirseğe öğrenme mücadelesini verdiğimiz tüm hukukçu arkadaşlarıma ve sevgili okurlarımıza selam olsun. 

Yazarın Yazıları