Gündem oluşturan bazı olaylar ilginç tarihlere tevafuk ediyor; ilginç(!)
Bu coğrafyada seksensekiz yıldır aynı okuma, yazma ve konuşma dilini kullanıyoruz.
Evet, ‘1 Kasım 1928 Harf Devrimi’ ile daha geniş ifadeler sunabilen yazı karakterlerimizle daha naif, daha ‘açık’ bir ‘ifade’ dilimiz oldu. Koca koca kırk yılı geçiş sürecine verin, bugünün Türkçe’sini deforme eden ağızlara rağmen yarım asırdır aynı dili konuşuyoruz efendiler!
Konuşuyoruz ama; birbirimizi anlamıyoruz!
İngilizce’deki ‘C’nin ‘K’ yada ‘S’ olarak okunması bile bir kurala bağlıyken, yazıldığı gibi okunan Türkçe’de ise herkes işine geldiği gibi okuyor!
Giriş itibari ile farklı bir izlenim bırakmış olabilirim ama konumuz ne Türk Dili, ne de İngiliz Edebiyatı. Konumuz maalesef yine ‘Ahlak’(!)
Bir fıkra vardır hani hemen herkesin bildiği.
Bir zata sorarlar “neden namaz kılmıyorsun?” diye,
“Namaza yaklaşmayın” ayetini delil ve neden olarak sunar, “Sarhoşken Namaza yaklaşmayın” ayetinden ‘cımbız’lıyarak(!)
AK Parti’nin geçtiğimiz hafta meclise sunduğu ve gelen tepkilere göre geri çektiği cinsel istismar suçu ile ilgili kanun taslağı eksik, zamansız ve gereksiz bir hareket olmakla birlikte gündem oluşturmak için cımbızla materyal toplayanlara da ‘tam’ bir fırsat ortamı sunmuştur.
Partili olmakla insan olmanın gerektirdiği sorumlulukları ayrıştırmalı(!)
Başbakanımız da toplumdan gelen haklı tepkilere kayıtsız kalmamış ve taslağın amacının tecavüzcüyü korumak değil, erken yaşta evlilik yapan, evlilikten çocukları olan ve erken yaşta evlilikten dolayı hapse giren ‘akıl’ mahkûmlarının arkasında bıraktığı mağduriyeti sonlandırmak olduğunu belirtti ve tasarı geri çekildi.
Hazır ‘idam’ konusunda başta Avrupa olmak üzere tüm sözde ‘modern’ dünyaya kafa tutmuşken ilk ‘idam’ ifasını tecavüz suçuna getirip, tecavüzcüyle akıl fukarasını bu yasa taslağında keskin olarak ayrıştırmak şartı ile üzerinde yeniden çalışılabilir. Çalışılabilir ama sadece milletvekilleri ile değil, psikolog ve pedagoglardan oluşan bir heyetle! Bu meseleyi olması gerektiği gibi halledecek yeterli insan kaynağına da sahibiz. Sözü geçen üç bin aile hangi yaş gurubundan oluşuyor ve hangi ‘talihsiz’ ve zorunlu birliktelikler ‘evliliğe’ dönüşebilir sorusunun cevabı siyasetin değil, uzmanların konusudur!
Hangi zamanda, hangi zeminde ve hangi formatta yeniden karşımıza çıkarsa çıksın; “Mağdurla evlenildiyse suç ortadan kalkar” ifadesinin çirkinliği yeniden yaşatılmamalı!
‘İnsanlığa giriş’ seviyesinde ‘kadın’ ve ‘çocuk’ nedirin cevabı herkes için aynı anlamı taşıyacağı güne kadar temel eğitim ve kamu spotları verilmeli! Halen ‘çocuk’ ve ‘kadın’ı ayrıştıramayan toplumlar arasında olmak bu ülkenin ruhuna hiç ama hiç yakışmıyor!
Bu olay karşısında bir eleştiri duymak istiyorsanız alın size bir AK Parti seçmeni ve kız çocuğu babasından açık yüreklilikle yazılmış ‘öz’ eleştiri(!)
Katılacaksanız bana katılın, bir bölümü Ankara yollarında “tecavüzcüyü aklama” naraları atarken, kalan kısmı da Kadıköy meydanında Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve dirliğine tecavüze yeltenen tescilli tecavüzcülerle kol kola halay çeken muhalefet partisine değil! Çocukları dağa kaçıran terör örgütünün uzantılarıyla siyasi ortaklıklar kurup ‘nasıl salladık’ kutlamaları yapan, her fırsatta savunuculuğunu yapan siyasi partinin ‘çocuk istismarı’ konusundaki hassasiyeti hiç ama hiç samimi değil! Sadece 1 dakikanızı ayırıp internette biraz gezinin; “Onun bedeni, Onun kararı” dövizini taşıyan elin biyolojik yaşına ve o dövizi eline tutuşturan ebeveynin siyasi profiline bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Sevgiyle kalın...