A. Raif ÖZTÜRK
  • 10/07/2014 Son günceleme: 07/10/2014 00:11
  • 6.596

By-Pass sonrası 8 gün hastanede kaldıktan sonra taburcu olmuştum. Evde 7 gün bakım sonrasını ise ilk kontrol ve dikişlerin alınması takip etti.

Binlerle şükürler olsun ki, dualarınız ve Rabbimin lütfuyla her şey gayet mükemmel seyrediyordu. Bu nedenle de doktorlarım, ziyaretçi yasağını ve telefonla görüşme yasağını kısmen kaldırdılar. Tevafuk olarak da ilk ziyaretçim, Hollanda İ.Ü. Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve İUR Türkiye temsilcisi Sn. Mustafa Vanlı oldu ve çok moral buldum. Kendilerine tekraren teşekkür ediyorum…

Bu yasak kalkışından sonra hem gelen telefonlara cevap vermeye, hem de dostlarımı (her gün 13:00-15:00 arası) kabul etmeye başlamıştım. Gerek telefonlarla veya gerekse şifahî olarak bendenize en çok sorulan şu sorular dikkatimi çekmişti.

-“Ameliyat nasıl geçti? Zor mu, kolay mı?” “Bende de (veya falan yakınımda da) damar tıkanıklığı var. Fakat göğüs kemiğini bile boydan boya kesiyorlarmış diye çok korkuyorum. Tavsiye eder misin?” ..v.s. gibi sorular öncelik arz ediyordu. Hem önemi nedeniyle, hem de aynı duyguları yaşayan diğer dostlarıma faydalı olmak için, bugünü bu konuya ayırdım.

Evet dostlarım. Çok açık söyleyeyim ki, ben de en çok ameliyattan korkuyordum, sonrasından değil. Çünkü göğüs kemiğinin 19 cm kesilerek, mengene ile açılıp gerdirildiğini ve saatlerce böyle devam ettiğini By-Pass videolarından da izlemiştim. Fakat durum hiç de öyle değilmiş. Hatta tamamen tersiymiş meğer. Yani mütevekkil bir şekilde ameliyathaneye indirildiğiniz zaman, sadece te’yid amacıyla isminizi sorduklarını, birkaç spot ve yeşil önlüklü kişileri harıl harıl meşgul olduklarını görüyorsunuz. Zerre kadar bir acı duymadan her şey siliniveriyor. Sanki kısacık bir zaman sonra hemşire hanımın “Raif bey, çok başarılı bir operasyon geçirdiniz. Beni duyuyor musunuz?” diye seslenildiğini duymaya başlıyorsunuz. İşte Ameliyat süresi sadece bu kadar ve gerçekten de kolaymış… (Pek tabiidir ki Op.ler için zor.)

Peki ya ameliyat sonrası? İşte bütün zorluklar bundan sonra başlıyor, fakat geri dönüşün olmadığını çok iyi bildiğiniz için her acıya ve sıkıntıya gayret ediyorsunuz. İlk dakikalarda müthiş bir ağız kuruluğu hissederek su istiyorsunuz. Ağrılar dayanılamaz olduğunda ağrı kesici veriyorlar. Bana bir ya da iki kez verildi. Bunun yansımasını da iki geceden biri, sanki 100-150 saatmiş gibi kâbuslar içinde yaşarken, diğerini ise cennet bahçelerinde mutluluklar içinde yaşıyordum. K.C. nakilli olduğumdan, Karaciğerimi korumak için bana ağrı kesici almamak ve tüm ağrılara tahammül etmek kalıyordu. Göğüs kemiğinin sağlıklı kaynaması için, mutlaka ve sürekli sırtüstü yatmamız gerektiği için, bu yatış ta çok eziyet veriyordu. Yatış ve kalkışınız için, 5-6 hafta mutlaka başkalarına muhtaç oluşunuz ayrı bir sıkıntı...

Evet dostlarım. İlk ÜÇ haftanın böylece genellikle ağrılı ve sıkıntılı geçmesi, bana (rivayetlere göre 50 000 sene sürecek olan) BERZAH âlemini hatırlattı. Bu konuyu ciddiyetle düşünmeye başlayınca, inanın ağrılarımdan bile hoşlanmaya başladım. Berzahın lügat karşılığı= set, engel, perde, ara dönem, geçiş anlamına gelir. İslâm literatüründe ise Dünya hayatı ile EBEDÎ olan Âhiret hayatı arasındaki (yani; kabir, haşir, kıyamet) Âhirete geçiş dönemleri olduğu biliniyor. Hadis-i Şerifte:Mümin ruhlar nimet içinde oldukları için ve ruhları serbest oldukları için Berzah âleminde serbest dolaşabilirler. Ancak kâfirlerin ve günahları fazla olan müminlerin ruhları (Berzahta) azapla meşguldürler ..buyruluyor. Üstelik de 3-5 hafta değil, 50.000 sene gibi azap ile meşgul olmak, ne kadar çok önemli, değil mi?...

Evet, bu üç haftalık ağrılı veya sıkıntılı geçen her dakika, yanımda en sevdiklerim ve güvendiklerim pervane gibi hizmet ediyorlardı. Bunun geçici olduğunu da biliyordum. Oysa 50.000 yıl sürecek olan ve kesinlikle yaşanacağı, dünyanın en doğru sözlüsü Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından bildirilen BERZAH âlemindeki sıkıntılar, meşakkatler, endişeler, korkular sırasında bana kim yardım edecekti? O sıkıntıları hak etmemek için, MÜ’MİN RUH nasıl olunacaktı? Üç hafta değil, 3 sene değil, 3000 sene de değil, bu 50.000 sene nasıl geçecekti?

Bu ağrıların ve sıkıntıların bana bunları hatırlatması ve bir nebze beni gafletten uyandırması büyük bir nimettir. Rabbimin bir lütfudur ve Bediüzzaman Hz.’nin buyurduğu gibi hastalığın bir nevi kârı ve kazancıdır…

EN ÖNEMLİSİ DE: “Külli Âtin Karîb” (yani, her gelecek yakındır) sırrınca, nasıl ki gözlerimi bir açtım, kendimi yoğun bakımda bulduğum gibi, bir gün gözlerimizi bir açacağız Münker ve Nekir meleklerini karşımızda bulacağız.

Gözlerimizi bir açacağız, berzah âleminde diğer Mü’min Ruhlarla görüşüyor olacağız. (veya azaptayız Allah korusun). Gözlerimizi bir açacağız, hep beraber haşir olunduğumuzu göreceğiz. Gözlerimizi bir açacağız, Kur’ânda haber verilen Kıyamet sahnelerini başlamış, dağların havada uçuştuğunu göreceğiz. Gözlerimizi bir açacağız, KURBAN buraklarımızla SIRATI geçiyoruz, (veya Allah muhafaza!!!). Gözlerimizi bir açacağız, guruplar hâlinde Mahkeme-i Kübraya sevk ediliyoruz. Gözlerimizi bir açacağız, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Livaül Hamd sancağı altında toplanmışız. İnşaallah.

Gözlerimizi bir açacağız, “İRCİÎY, İL RABBİKİ RÂDIYETEN MERDIYYEH. FEDHÜLÎ fî ıbêdî, VEDHULÎ CENNETΔ yani “eyy kullarım, Rabbiniz sizden razı ve siz de O’ndan râzı olarak, HAYDİ GİRİN CENNETİME” hitâb-ı İlâhiye muhatap olacağız.  (..veya tam tersi, Allah muhafaza!!!).

Evet dostlarım. Kur’anda müjdelenen bu sahneler er veya geç, mutlaka yaşanacak. Neticede iki menzilimiz var. Biri arz ettiklerim gibi güzellikler. Diğer menzil ise %95 olarak müşahede edilen, benim yazmaya elimin varmadığı o binlerce yıllık sıkıntı ve meşakkatler ve EBEDÎ CEHENNEM hayatı. Bu neticeler asla şans veya kura ile değil, herkesin kendi kazancı veya İHMALİ iledir. İnanmamak; bu mutlak istikbale asla engel değil, EBEDÎ SAADETLERE ve EBEDÎ CENNETLERE ENGELDİR… ACABA bir haftalık bir seyahate bir ay önceden hazırlanan BİZLER, BU UPUZUN YOLCULUĞA NE KADAR HAZIRLIKLIYIZ? İşte mühim olan bu!

Yazarın Yazıları