Ekrem TUNCER
  • 01/01/1970 Son günceleme: 01/01/2014 23:11
  • 11.316

Hükümetimizin; yolsuzlukları kendilerinden öncekilerin savuşturmaya çalıştıkları gibi bertaraf etme gayretine girmesini anlamış değilim.

Sizden öncekiler yaptıkları usulsüzlükler meydana çıkınca 'biz laik düşüncede olduğumuz için, Atatürkçüyüz diye bunlar yapılıyor.' diyerek kendilerini savunuyorlardı.

Şimdi de hükümetimiz, 'istiklal mücadelesi veriyoruz, bu uluslararası operasyondur' gibi ifadelerle adeta haksız kazanç elde edenleri Aklama çabasına giriyor. Doğrudur; bu dış mihrakların tertiplediği bir tezgâhtır. Ama ortalıkta dolaşan 'hırsızın hiç mi suçu yok?' Sorusuna cevap bulamıyoruz. Bugün AK Parti'ye oy vermiş seçmenin büyük bir çoğunluğu da yolsuzlukların olduğunun farkındayken; niye bazı şeyleri kabullenmemekte ısrar edersiniz anlamış değilim. Halk Bankası’nın Genel Müdürü’nün evindeki paraların 'bağış' parası olduğu konusunda şüphe taşımıyorum. Ama birçok kişinin ellerindeki kamu gücünü kullanarak kanunlardaki boşlukları değerlendirerek, bir telefon veya bir dosya ile milyon milyon zenginleştiğini de biliyorum. Bu zenginleşen zadeganların büyük çoğunluğunun HİZMETçiler olduğunun da farkındayım. 

Her krizden güçlenerek çıkan AK Parti bu defa da güçlenerek çıkacaktır ama kısa bir 'fetret' dönemi yaşayarak, İstanbul ve Ankara'yı kaybederse; hiç mi hiç şaşırmam. O zaman; Mavi Marmara saldırısı yapıldığında 'otoriteye' dikkat çekişiyle 'hizmet'in yürümesi için ilmi siyaset yapan 'şahs-ı manevi' bugün geldiğimiz noktada ülkemizdeki 'otorite'ye fütursuzca saldırarak aslında cümle âlemin 'hizmet'inin içine turp sıkmış olacak.

Bana kimse; "usulsüzlükler ortaya çıkmasın mı?" sorusunu sormasın! Biz yıllarca bu soruyu sorarken, bu 'Abiler' bize 'HİZMET'ten dem vuruyordu. Tabii ki kim ne yanlış yapıyorsa cezasını çeksin. Ama bunun yolu kargaşa çıkararak, sapla samanı karıştırarak olmaz. Yukarı da da belirttiğim gibi 'karunlaşanlar' var. Ama bazı önemli ve stratejik işlerin yürümesi için kayıt dışı hareketlerde maalesef olmak durumunda. Siz yapınca 'hizmet' kılıfına uydurarak 'caiz' hale getiriyorsunuz da başkalarının kini niye ifşa ederek, dürüstlük maskesi takıyorsunuz? 

Stratejik olarak SAMAN altından yürütülen HİZMETçilik şimdilerde Özgürce ve HOŞ görüsüz bir şekilde MENAFİ kurtarma mücadelesi veriyor. BADEM bıyıklarının altından dökülen yalaka vari, samimiyetsiz ve sanal incilerin yerini artık; beddualar, iftiralar, yalanlar ve hainlikler almış durumda. Mesele; birbirlerine omuz verenlerin çıkar kavgası olarak açıklanacak kadar basit değildir. Bu işin derinliği olduğunu düşünmekteyim. 

Sözüm ona Hocaefendi; dershaneleri için hemen maskesini çıkarıverecek kadar amatör olamaz. Siz Ortadoğu'da Müslümanlar katledilirken tabiri caiz ise otoriteye secde edeceksiniz, iş dershanelerinize gelince savaş çıkaracaksınız. Bunun bu şekilde olmadığı aşikârdır.

Biraz geriye sardığımızda; Mit Müsteşarının tutuklanmak istenmesi, Ergenekon, balyoz vb. davalardaki çelişkiler, sınavlardaki usulsüzlükler, Deniz Baykal'ın istifa ederken, 'Pensilvanya' vurgusu yapması, Başbakanımızın, Fethullah Gülen'i ülkemize davetine olumlu cevap verilmemesi hatırlandığında kavganın daha farklı sebepler için verildiği anlaşılmaktadır. Hatta bu çatışmanın öncesinin olduğunu tahmin etmek zor değildir.

Çok sağlam bir kaynaktan aldığım bilgiye göre; Hükümetten önde gelen birkaç kişi, Cemaatin 'Abi'lerinden bazıları ile dershane konusunda anlaşırlar ve süreç başlar. Ama o da ne? Sanki hiç konuşulmamış, anlaşılmamış gibi tozu dumana katarlar. Hatırlarsanız; Başbakanımız; 'Ne istediler de yapmadım?' diye serzenişte bulunmuştu daha kılıçlar çekilmemişken.. İşte o ifadenin arka planı bahsettiğim meseledir. Hani meşhur bir hikaye vardır; kurdun kuzuyu yemek için 'suyumu bulandırıyorsun' demesi gibi... Cemaatte, Hükümete darbe yapmak için resmen bahane uydurmuştur. 

"Cemaat darbe karşıtıdır. Ergenekon, balyoz gibi davalarda Hükümete yönelik darbe girişimlerini savuşturmada yardımcı olmuştur." diyenler çıkabilir. Biz bu Cemaatin, Cemaziyelevvelini biliriz: 28 Şubat sürecinde seçilmiş iktidara darbe yapanların postallarını nasıl yaladıklarını unutmuş değiliz. Bunlar güçten yana, güce tapan insanlardır. 

Peki; bu solcu ve Saadet'li arkadaşlarımıza ne demeli? Yıllarca küfrettiğiniz, 'FETOŞ' dediğiniz, 'FTÖ' gibi yakıştırmalarda bulunduğunuz kişilerin hemen yanı başında nasıl saf tutarsınız? Bu mudur sizin ilkeniz?

Gelelim istifa eden hemşerime:

Beraberinde bir kısım avukat ve siyasetçi ile kamuoyunda dolaşan 'çıkar amaçlı suç örgütü' benzeri yapılanmalara gideceksiniz, 'istimlak çetesi' kuracaksınız, bu yapılanmada cemaatin alî menfaatlerini gözeteceksiniz, yine bir takım amaçlarla Ordu Büyükşehir Belediye Başkanlığına iştah kabartacaksınız, neye hizmet ettiğiniz anlaşılıp; yol verilmeyince de kalkıp istifa edeceksiniz. Senin samimiyetine inanmamız için önce 'takla' atman, sonra 'bakla' açman lazım.

Son söz: 

Rahmetli Erbakan Hoca bir rivayete göre 2004 yılında şöyle demiştir; "Akli melâikelerini yitirmiş bu siyonist goygoycu tenekeciler, vakti gelince, İsrail'in desteğini kaybedince Cemaat tarafından bitirilmiş gibi gösterilerek, kendi kendilerini yiyecekler. Bu da umumi tedrisaneler yüzünden vukuu bulacak.

Not: Bu söz doğru olmasa da benzerlerini ben bizzat Hocamızın ağzından dinlemiştim.

Yazarın Yazıları