Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 01/01/1970 Son günceleme: 08/11/2013 23:11
  • 12.476

Türkiye, tarihinin derinliklerinden itibaren Türk Devletleri hükümranlıkları altındaki coğrafyada yaşayan halkı, ırk, dil, din, mezhep ayrılığı gözetmeksizin birbiri ile kaynaştırıcı ve bütünleştirici olmuştur.

BÜTÜNLEŞTİRİCİ UYGULAMALARDAN ÖZET ÖRNEKLER 

1071’den itibaren Orta Asya’dan gelip Anadolu’ya yerleşen Türk Boyları’nın beraberlerinde getirdikleri engin kültür hazinesi ve yüksek tecrübeleri kendilerinden önceki yerleşik halkın kültürleri ile kaynaşarak çok zengin (Kültür Mozaiği)’ni oluşturmuştur. Kültür kaynaşması, aynı zamanda, din, dil, ırk, meshep farkı gözetmeksizin Anadolu Halkı’nın (Türk Kimliği) ekseni etrafında bütünleşmesinde payı olmuştur.  

 

Osman Gazi ve Orhan Gazi Dönemleri’nin devlet anlayışında, (Müslüman Ahali) ile (Hıristiyan Ahali)’yi kaynaştırıcı ve toplumu bütünleştirici girişim örnekleri görülmektedir. İstanbul’un fetih edildiği ilk günden itibaren Fatih Sultan Mehmed Bizans Halkı’nı dini inançları, ibadetleri ve günlük yaşamlarında özgür bırakarak evrensel İnsan Hakları kavramının en güzel örneğini vermiştir. 

Cumhuriyet Dönemi’nde değişik etnik yapılardaki halkın, din, dil, ırk, meshep farklılığı gözetmeksizin birbiri ile kendiliklerinden kaynaştığı ve doğal olarak (Türk Kimliği) ekseni etrafında bütünleştiği bilinmektedir. Tarihten gelen kaynaştırıcı ve bütünleştirici devlet anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’larının başköşelerindeki yerini almıştır. Nitekim 18.10.1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının başlangıç bölümünde belirtilen (Atatürk Milliyetçiliği) tanımlamasında; Vatan topraklarının bir ucundan diğer ucuna kadar aynı bayrak altında, din, dil, ırk ayırımı gözetmeksizin acı ve tatlı günleri paylaşan, kültür ortaklığı ve kader birliği halinde yaşayan herkesin (Türk) olduğu ve (Türk Milliyetçiliği) tanımlaması içinde yer aldığı belirtilmektedir. 

EMPERYALİZM DENEN SÖMÜRGENLERE GELİNCE

Sömürgen devletler kendi ülke halkları üzerinde bütünleştirici olurlarken, hariçteki ülkelere karşı ise ayrıştırıcı ve bölücüdürler. Göz diktikleri mazlum ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını ele geçirebilmek için kendilerine engel gördükleri halk bütünlüğünü (Böl – Yönet) yöntemi ile ayrıştırıcı olmaları emperyalizmin temel karakteridir. Yıllardan beri ve halen dahi içimizdeki ajanları ile halkı, (Alevi – Sünni), (Sağ – Sol), (Türk – Kürt) olarak dilimlere ayırıp birbirine düşürmektedirler. Birisi çıkıp da Amerikan halkı üzerinde din, dil ve etnik farklılıklarını ön plana çıkartıp siyah, kızıl ve sarı derililerin etnik yapılarını kışkırtarak Amerikan halkının bütünlüğünü parçalama girişimlerinde bulunsa, adama hoş geldin derler mi? Böl yönet tuzağı ne zaman ki halkın bütünü tarafından algılandığında üzerimizde oynanan oyun ve çekilen acılar o zaman sona erecektir. 

BÖL YÖNET TUZAĞININ MASUM KURBANLARINDAN BİR ÖRNEK 

Gazetemizin geçen sayısında (Halkını Bütünleştiren Devlet) başlığı altındaki yazımda Demokratikleşme Paketi içeriğindeki (Andı)’ın kaldırılmasına karşıt görüş belirtmiştim. Yazıya getirilmiş bir yorum halkın bütünlüğü yönünden düşündürücü olmaktadır. Yorum emperyalizm tarafından masum vatandaşlarımızın zihni çelinerek nasıl böl yönet tuzağına getirilmiş olunmaları yönünden ibret verici olmaktadır. Abdullah Öz adındaki kardeşimizin yorumunu aşağıya aynen aktarıyorum: 

(Ferda ağabeyin, ANDIMIZ haykırışlarının 90 yıla yakın bir zaman şeridi içinde, Türk ırkı dışındaki tüm KÜRT, Laz, Çerkez veya onlarca ırktaki vatandaşlarımızı dışlayıcı, alçaltıcı, tahrik edici, ötekileştirici, itici ve bölücü ifadeleri nedeniyle halka YAPTIĞI TAHRİBATI bilmesini beklerdik. Bu kadar tahrikkar bir ANDIN, Kürt ve diğer ırkları ne kadar yaraladığını ve devletine NEFRET uyandırdığını hatta Güneydoğu Kürt  hareketlerinin esas mayası olduğunu gördüğünü zannederdik. Yaşına ve tecrübesine güvenmiştik. Ferda bey hakkındaki hüsn-ü zannımıza yazık oldu. Çok yazık. Ahir ömründe bu yanlışını telafi edeceğini düşünüyoruz.- Abdullah Öz)       

SAYIN ABDULLAH ÖZ KARDEŞİM; 

Kızgınlık içinde olmanıza rağmen üslubunuzdaki nezaketi takdir ediyor, iyi niyetinize inanıyorum. Hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. On binlerce masum vatandaşlarımızın sömürgenler tarafından düşürülmekte olundukları sinsi tuzaklara karşı hep birlikte duyarlı olmak zorundayız.

-  (Türk) kelimesi, acı ve tatlı günlerde kader birliği halinde olan, ırk, din, dil, meshep ayrımı gözetmeksizin ortak bir bütünlük halinde bizleri kucaklayan hepimizin (Ortak Kimliğimiz)’in adıdır.

-  Emperyalizm denen sömürgenler ise, bizleri bölerek ufak lokmalar halinde yutabilmek için içimizdeki sinsi ajanları ve sözcüleri tarafından kavram kargaşaları yaratarak önce zihnen bölme ve sonradan da coğrafi olarak bölme planı içindedirler.

-  Emperyalizm denen sömürgenler ve içimizdeki sözcüleri, (Türk) kelimesini bizlere karşı gerçeğe aykırı kavram olarak (Türk Irkı) ve (Kafatasçılık) imiş gibi algılattırılma tuzağını sürdürmektedirler.

-  Sinsi böl yönet tuzağına düşülerek herkes kendi etnik kimliğini ön plana çıkartmağa kalkarsa, bu ülkenin hali ne olur? Gerçek yaşamda (Türk) kelimesi ayırımsız hepimizin (Ortak Kimliğimiz)’in adıdır.

-  (Türk) kelimesinin gerçeğe uygun kavram olarak algılanması, Anayasa’mızın başlangıç bölümü ve ilk beş maddelerde yer alan ifadeleri ile mümkündür. Din, dil, ırk, mezhep, ayırımı gözetmeksizin bu coğrafyada yaşayan herkesi sevgi ve kardeşlik anlayışı ile bütünleştiren gerçek, (Atatürk Milliyetçiliği)’nde anlamını bulmaktadır. (Türk) kelimesi ayırımsız hepimizin (Ortak Kimliğimiz)’in adıdır ve hiç bir zaman etnik kimlik anlamında değildir. 

SİZE YAŞANMIŞ BİR ÖRNEK SUNUYORUM 

1919 yılında vatan sathının düşman işgali altında bulunduğu dönemde Anadoluhisarı’nda Ayazma’ya gelen Rum’ların aşağılayıcı taşkınlık ve tahrikleri son haddini bulmuştu. Bu durum karşısında Sudan kökenli simsiyah derili Abidin Ağa’nın milli onuruna yediremeyip bastonu ile Rumların arasına dalıp darmadağın ettiği bilinmektedir. Simsiyah derili aynı Abidin Ağa’nın 1950 seçimleri esnasında kendisine hangi partiyi tuttuğu sorulduğunda (El hamdül Lillah Türk’üm) cevabını verdiği de bilinmektedir. 

SONUÇ OLARAK 

Ferda Kazancıbaşı olarak ben vatanın bir ucundan diğer ucuna kadar ayırımsız halkımızın ve kültürümüzün aşığıyım. Küçüklüğümden beri beraber büyüdüğüm ve kaynaştığım dostlarım var. Kürt kökenli kardeşlerimizi seviyorum ve etnik kimliklerine saygılıyım. Ben Karadenizliyim. Trabzonluyum. Trabzon Of’lu olmaktan gurur duyarım. Ama hepsinin üstünde  (Türk)’üm, (Türk) olmaktan ve (Ne Mutlu Türküm) demekten gurur duyarım. 

 

Sayın Abdullah Öz kardeşim; Tekrar ediyorum, hangi etnik köken, hangi din, hangi dil, hangi mezhepten olursak olalım, neticede hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Ezilen halklar olarak hepimize düşen görev; Parçalanma tuzağına gelmeyerek, omuz omuza verip yekvücut halinde emperyalizm sömürgenliğine karşı özgürce ve hakça yaşamanın mücadelesini vermektir. Bu vatan kolay kazanılmadı. Hoşça kalınız. 

Yazarın Yazıları