Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 02/03/2009 23:11
  • 25.445

Öyle bir yerde yaşadığınızı düşünün ki, eğitim, sağlık, barınma gibi en temel ihtiyaçlarınız devletin merhametli olması gereken ellerinde yıllarca yalnızlığa mahkum edilsin. İş bulmak umuduyla köklerinden koparak bu coğrafyaya gelen insanımız “nasılsa fabrikanın birine kapağı atar, taşı toprağı altın olan bu şehirden ben de nasibimi alırım” diye düşünürken, siyaset simsarları da oy uğruna kaçak yapılaşmaya göz yumup gerekli her türlü altyapıyı bu çarpık yapılaşmaya sağladı.

Sistemin o iyice iflas ettiği, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı dönemlerde sorumsuz ve yeteneksiz yöneticiler bir taraftan yağmaya göz yumup her türlü lojistik desteği verirken, bir taraftan da belki 50 yıl önce koruma altına alınması gereken bölgeyi bütün özelliklerini yitirdikten sonra koruma altına almış. Nasıl bir paradoks, anlayan beri gelsin!

Vatandaş haklı. Vatandaş, “ben buraya iş için, aş için geldim. Bana yol verdin, su verdin, elektrik verdin. Emlak vergimi öderken vezneden beni geri de çevirmedin” diyor. E doğru da diyor.

Mülkiyet sorunu üzerinden siyaset etik mi?

Beykoz’un yıllardır yaşadığı sıkıntılar her seçim döneminde yerini ciddi beklentilere bırakır. Vatandaşın beş yılda bir kullandığı ve en büyük silahı olan “oy” bilhassa Beykoz gibi bölgelerde yöre dernekleri ve  kerameti kendinde meçhul STK’lar tarafından siyasilere karşı kullanılırken, siyasiler de bu sorunları fütursuzca istismar etmekten geri kalmadı yıllarca.

Sonuç olarak; yetki isteyen bazı adaylar Beykoz’u yakıp yıkarken tek kurtuluşun kendilerinde olduğunu her ortamda dile getirir, kerameti kendinde meçhul olan STK ve yöre dernekleri de bölgeyi beş yıl boyunca yönetecek siyasi kadroların içinde yer alabilmek için bu sorunları “blok oy”şantajıyla sonuna kadar kullanır ve genelde de başarılı olur.

Yani, benim çilekeş Beykozlum hem siyasiler tarafından, hem de kendi içinde oluşturduğu STK ve yöre dernekleri tarafından hep kullanılır. Sandıktan sandığa hatırlanan vatandaş da bu konuda inanılmaz derecede mütevazıdır nedense…

Köseler’le neden olmaz?

Bu güne kadar hep Köseler’le olmaz dedim. Yine aynı şeyi söylüyorum. CHP Beykoz’da çok büyük bir fırsatı Yavuz Gürkan’la tepti maalesef. Diğer yandan, Köseler’le sadece bu dönemi değil, önümüzdeki iki dönemi de kaybetti CHP. Ve bu işin tek sorumlusu İlçe Başkanı Ayten Kayalıoğlu. Diğer yandan herkes Mehmet Sevigen diyor ama bence İl Başkanı Gürsel Tekin’in kardeşi Yüksel Tekin de bu sorumlulukta payı olanlar arasında.

Bakın size çarpıcı bir analiz yapayım. Köseler ve Kayalıoğlu’nun meclis üyesi aday listesini hepiniz gördünüz. Bu listenin mülkiyet, 2-B, ecri misil, işsizlik gibi ağır sorunları olan bir bölge için yeterli olduğunu kim iddia edebilir?

Listeye şöyle bir baktığınızda Beykoz’un en sorunlu bölgelerinden temsil noktasında numunelik bir tane aday bulamıyorsunuz. Çubuklu Beykoz’un en büyük mahallesi ve meclis üyesi adayı 16. sırada ancak yer bulabilmiş. 14 bin seçmenli Çavuşbaşı bir kişi. Tokatköy mülkiyet sorununu en yoğun yaşayan mahallelerden biri ve meclis üyesi adayı bir kişi, o da bayan ve 21. sırada. Yenimahalle’den bir kişi lütfen konmuş, o da ilkokul mezunu. Anlayacağınız listeyi neresinden tutsanız elinizde kalıyor.  

Şimdi size soruyorum: Bu listeden kaç tane başkan yardımcısı çıkar? Kaç tane bürokrat? Hadi şimdi de listeyi Köseler ve Kayalıoğlu’na göre okuyalım:

Değerli okurlarım bu liste bize şu mesajı veriyor; eğer kazanırsa Alaattin’in Sihirli Lambası'ndan ithal başkan yardımcıları ve ithal bürokratlar çıkacak. Artık bunlar Kadıköy’den mi olur, Şişli’den mi onu bilemem.

İlçe Başkanı’yla birlikte yaptığı meclis adayı listesine sahip çıkmayarak; “bu liste beni çalıştırmamak için yapılmıştır!” diyen Köseler’in bu çıkışla (seçimi kazanması durumunda) ithal yardımcılarının ve ithal bürokratlarının alt yapısını hazırladığını anlamayanları uyarmakta fayda görüyorum. Zira bu filmi daha önce de görmüştük. Sonrası malumunuz… Binlerce kaçak yapı, binlerce soru işareti ve Beykoz’un kayıp yılları…

Takım tutar gibi parti tutmanın tehlikelerini 1999-2004 yılları arasında hepimiz yaşadık, gördük. Binlerce kaçak yapıyla ve verdiği usulsüz ruhsatlarla anılan, belediyeyi ve şirketlerini zarara uğratan, kaynaklarını kendine yakın olan isimlere peşkeş çeken, halkın içine çıkmayan, onlara tepeden bakan, Beykoz’un belki de onlarca yıl kaybetmesine sebep olan birinin çıkıp da, “ben hatalarımdan ders aldım” demesi kabul edilemez. Bu itirafı yapan bir ismin tekrar ortaya çıkıp bu göreve talip olmasını açıklayacak bir aklıselim de olamaz.

Kimin kime oy verdiği beni çok fazla ilgilendirmiyor aslında. Ancak konu Beykoz olunca biraz daha hassas oluyoruz. Beykoz artık kabuğunu kırsın istiyoruz. Olur mu? Olur. Kim yapar? Beykoz’u düşünen, Beykozluyu önemseyen, liyakatli ve dürüst herhangi biri. Ama O değil…

Yazarın Yazıları