Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 30/07/2019 19:41
  • 25.450

“Bakın, hiç abartmadan söylüyorum. 20 yaşında gencecik yavrularımız Güneydoğu’da terörün o hain kurşunlarına hedef olup şehit oluyorlar. Burada da ilköğretim çağındaki yavrularımız basiretsiz yöneticilerin vurdumduymaz ve adamsendeci tavırları yüzünden gelecekleri mahvediliyor. Bence bu ikisi arasında hiç fark yok. Çocuklarımızın geleceğini karartıyorlar”

Evet, bu çarpıcı sözler çok değerli ve idealist bir eğitimciye ait. Bu genç arkadaşımız,  Beykoz’da eğitimin yerlerde sürünmesini içine sindiremiyor. İçi adeta kan ağlıyor. Okul aile birliklerinden, okul servislerine kadar, meslektaşlarından, yöneticilere kadar herkesi bu konuda sorumlu görüyor. Ve tabi aileleri de…

Böyle olamaz, olmamalı!

“Milli eğitim kökenli bir Belediye Başkanımız var şansa bak” dedik. İl Milli Eğitim Müdürü Beykoz’a geldi yerinde incelemeler yaptı, “yerini gösterin okulu yaptıracağım namus sözü” dedi, mutlu olduk. Dost Beykoz olarak manşetlere taşıdık. Okullarımıza spor salonları yapıldı ve yapılmaya devam ediyor “oh, çok şükür çocuklarımız daha sağlıklı koşullarda spor yapabilecek” dedik. Belediye bir yandan, STK’larda öncü kuruluş ÖSEV bir yandan Milli Eğitim Müdürü’ne makam araçları tahsis etti “e, hadi bakalım Neşat Müdürüm” dedik.

Dedik ama nerde! İlçe Milli Eğitim Müdürü düzenlenen eğlencelerde gösterdiği performansın yarısını gösterse, eminim eğitim Beykoz’da bu kadar felaket olmazdı. Hele o “Ağrı dağı eteğinde uçan güvercin olsam” türküsünü çığırırken gösterdiği performansa hayran olmuştum!

Birbirimizi kandırmayalım!

Eğitim için gerekli olan fiziki şartların olabilecek en iyi seviyeye geldiği su götürmez bir gerçek. Gerek kapalı salonlar, gerek teknoloji laboratuarları ve gerekse Belediyenin ve STK’ların eğitime verdiği açık desteği görünce teknik olarak bir sorunun olmadığı, en azından bu kadar facia bir durumun ortaya çıkmasına yol açacak kadar vahim fiziki şartların olmadığı kesinlikle ortada.

Dost Beykoz olarak biz de her sayımızda bir okulumuzu sayfalarımıza taşıyarak gerek öğrencilere ve gerekse eğitimcilere motivasyon konusunda yardımcı olduğumuzu düşünüyoruz.

Atalarımız “ağaç yaşken eğilir” demiş. E, bu körpecik fidanları eğitmek için gerekli olan fiziki şartlar yerine getirilmişse geride ne kalıyor. Okul ve aile içi eğitim…

Aile içi eğitim ne kadar başarısız olursa olsun, okul yaşantısı bambaşkadır. Hepimiz öğrenciliği yaşadık. Başarılı bir okul müdürü ve başarılı bir öğretmen her türlü soruna rağmen o körpecik fidanları eğitir. Ama biz, yani Beykoz, İstanbul genelinde, 32 ilçe içerisinde sondan ikinciyiz. Sonrada utanmadan sınav sonuçlarını afişlerle okullarımıza asıyoruz. Biz velilerde “Oh! Oh! ne güzel” diyoruz.

Atalarımız yine çok güzel bir söz söylemiş, “balık baştan kokar” diye. Bu satırları üzülerek kaleme aldığımı bilmenizi isterim. Ama, yavrularımızın bunu hak etmediğini düşünüyorum. Bakın, velilerimizin büyük bir çoğunluğu eğitimsiz olabilir, ama cehalet ve başarısızlık genetik değildir. Milli Eğitim Müdürümüz Neşat Yayla’nın bu rezalete çözüm üretecek projeler, koordinasyon toplantıları düzenlemesi şart. Yavrularımızın geleceği kararıyor ve bu konuda acil önlemler alınması gerek. Tıpkı Güneydoğu’da bir dönem uygulanan OHAL gibi…

Yoksa o körpecik fidanlarımız toprağa sımsıkı yapışamadan, ufacık bir rüzgârda yıkılıp kuruyacaklar.

Ne yapacağız sevgili müdürüm? Çocuklarımızın iyi eğitim alabilmesi için başka ilçelere mi taşınalım, yoksa Anadolu’ya mı göç edelim? 

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz