Ömer KASAP
  • 01/01/1970 Son günceleme: 15/07/2014 00:11
  • 9.652

Ne güzel bir aydır Ramazan... Hürmetli, bereketli, muhabbetli ve biraz da zahmetli.

Acıkmamak için sahurda yemek stoku yapan, karnının doyacağı saati bilen ve kendine iftar menüsü seçen insan, yine de ‘aç’ olan insanlar için empati kurabiliyor.

Ramazanın sadece pide ve hurmadan ibaret olmadığını idrak edenler, yaratıcının kendi rahmet deryası ile kutlu kıldığı  bu özel aydan nasibini arıyor. 

Şeytanların zincire vurulduğu,  cehennemin soğumaya bırakıldığı bu ayda, nasibini arayan Müslümanlarla birlikte helakini arayan, lanetlenmiş bir İsrailoğulları var.

Bir Ramazan geleneği haline getirdikleri katliamlarla Filistin’i yağmalıyor. Yakılan, yıkılan ve yağmalanan sadece Filistin  mi? Değil! 

(Çok af edersiniz) Hani çocuksu mahalle kavgalarında pimi çeken o tahrik edici bir ana-bacı küfürü vardır ya; Ramazan’a denk getirdikleri bu katliamlarla ‘İslam’ âlemini test ediyorlar. Sessizlikten aldıkları gücü büyük bir şımarıklıkla zulme çeviriyorlar. 

Filistin’den gözlerini kaçırmak için kıblesini ‘Petrol Kuyuları’na çevirmiş Arap yarımadası Müslümanlarının boş bıraktığı safları bu lanetli kavimin füzeleri dolduruyor. Ve bu yüzden Filistin tek başına ‘ölüyor’. 

Diğer İslam dünyasına dokunmayan yılan bin yaşar yaşamasına da, Müslüman kanını kendine helal kılmış sınır tanımayan lanetli bir kavmin, Filistin’de kanı akıtılacak bir nesil kalmadığında; rotayı nereye çevireceğini bir düşünün. İslam coğrafyasını nakış gibi işliyorlar. Suriye, Irak, Lübnan, Afganistan vs... Neden sadece İslam coğrafyası karışık? 

Irak da Allah’ın adıyla Müslüman katleden bir grup türedi ki sormayın. Dertleri Müslüman avcılığı yapan İsrail değil,

Irak! Öldürürken kendileri de Allah diyor, öldürdükleri de.

Müslümanların boş bıraktığı saflarda bunlar geziniyor.

Aldanmakla kalmayıp kendilerini adamış bu terör çetesi, yakın gelecekte tüm İslam devletleri için birer tehdit haline gelecek. Bunları besleyen büyük güçler,  üreyerek çoğalmalarını sağladıktan sonra, İslam coğrafyalarında doğaya salıp avlayacaklar. Önce terörü var edecek, sonra da ‘dünya’ huzuru için ‘barış’ getirecek dünya kahramanları. Değişmeyen, değişime ve yenilenmeye ihtiyaç duymayan çok eski bir siyasi gelenek olan ‘böl,yönet’ siyasi zehrine tüm tecrübelerine rağmen zaten bağışıklık kazanamamış Müslüman toplumlar birer birer ‘oy’una gelecekler. 

Dünyanın en aşağılık mahallelerinden biri olan İsrail’i ülke olarak tanımakla kalmayıp ‘otorite’ kabul edenler, İsrail’e kazandıkları bu siyasi statütün sorumluluklarını kendilerine hatırlatmalılar. 

Bunu telefiz ederken bile hayâ ediyorum ama  eğer İsrail, Filistin yerine Penguenlerin yaşadığı bir buz kütlesini cehenneme çeviriyor olsaydı, ‘Dünya’nın tepkisi inanın çok daha farklı olurdu. Zahmetli dünya hayatını daha da zahmetli kılan, bozgunculuk yapan, fitne çıkaran, düzeni bozan kim varsa boykot edin, kırıp dökün demiyorum ama ‘vicdan’ların hakkını verin. Bu topraklarda onlarla birlikte onların adetleriyle kutlanan ‘noel’ e rağmen, İslam’ın muhterem kıldığı Ramazan’a hürmet etmediler. Müslümanların ruhani olarak dinlendiği ancak bedeni olarak zahmet çektiği ve güçsüz düştüğü bir ayda zulmettiler. 

Kim hangi dozajda bir narkozla vicdanını uyutuyor bilemem.

Bugün Filistin’de olup bitenler için küçük bir empati yaptığımda bırakın taraf olmayı kendimi Filistin’de buluyorum. Çocuklarımı kokladığımda şampuan değil, barut kokusu alıyorum. Temmuz’da yağan doluyu  değil, iftar sofralarına yağan bombalar daha bir hayrete düşürüyor beni. 

İsrail  kendisine biçilen ‘lanet’in, Filistin ise göklerde kendisi için yazılan şahadetin gereğini yapıyor. Onlar ‘kader’lerini yaşarken,  İslam dünyası ‘sınav’ veriyor.

Bombalar yağıyor, seller akıyor, Arap kızı  sadece camdan bakıyor! 

Küçük İsrail’in büyük katliamları karşısında yarım asırdır sessiz ve tepkisiz kalan İslam devletlerinin ‘ıssızlığı’  ‘one minute’ ile bozulduğunda  pek bir kızmıştı birileri hatırlayın. Uzun Adam Postayı koyduğunda, küçük İsrailin büyük ağabeyi kızacak diye pek bir korkmuşlardı hani. Korkularını utançlarıyla birleştirip yerin altında gezindiler haftalarca.

Sadece birkaç gün önce kahpe bir İsrail ateşiyle şahadete yürüyen bir Filistinlinin naşına sarılan Türk Bayrağını gördünüz mü? Var mı duygulananınız? Peki ya gururlananınız? Elini vicdanı yerine cüzdanına koyan Petrol krallarının değil, Filistin’i umursamış bir diktatörün ülkesine ait bayrağı kullanmakla; yanımızdasınız diyorlar. Bu kadarı yetti Filistin için. Ümmetin sessizliğini bozan küçük bir tiz umutlandırdı onu. Filistin’in derdiyle dertlenebilse Müslüman ülkeler, şarapnel parçaları ile dolu bedenleri üzerinde zorla taşıdıkları yüzlerini yükseltecek bir nevze.  Toplanıp ve paylaşsa Müslümanlar, Filistin’in hakkına düşecek bir tuta dert kalmayacak. Sadece şahadete yürürken takındıkları gülümsemeyi görürüz yüzlerinde. 

Dini, dili, rengi ne olursa olsun ‘nefes’ bulmuş her ‘can’ın yaşam hakkı var. Müslüman olduğu için değil, içerisinde ‘can’ olduğu için sadece taraf değil, Filistinlinin ta kendisiyim. Yaşamak için besin kaynağım ‘ekmek’ değil, ‘vicdan’dır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamı için yapılacak seçim her ne kadar fırıncılar odası başkanlığı ve  aşiret reisliği havasına bürünmüş olsa da; şimdiden seçimin de seçilenin de hayırlar getirmesini dilerim. 

Ramazan tadında Rahmet ve huzur dolu bir kâinat duasıyla... 

Yazarın Yazıları
Dahası