A. Raif ÖZTÜRK
  • 09/08/2015 Son günceleme: 09/08/2015 21:02
  • 5.079

Geçenlerde oğlum seri iş toplantıları için seyahate çıkmıştı.

Giderken de bana “..babacığım, benim yokluğumda mağazalarla biraz ilgilenir misin? Gerçi ben ödemelerin hepsini önceden yaptım. Mevsimlik siparişler de zaten otomatiğe bağlandı. Tecrübeli ve güvenilir arkadaşlarım da işi iyi yürütüyorlar, fakat sen yine de benim yerime denetimler yapsan iyi olur. Belki onların bir ihtiyacı olur” dedi.

Uzun yıllardan beri emekliliğe iyice alıştığım ve kendimi cami, kitap, köşe yazısı, Kur’ân ve vakıf hizmetlerine verdiğim için, işin biraz yabancısı olmuşum. O gün ilk fırsatta merkez mağazamıza girerek, elemanlarla hoş-beş sohbete başladık. Hal ve hatırlarını sorduktan sonra, bir sessizlik oldu. Günün erken saatleri olduğu için henüz müşteri yoktu. Bundan istifade ederek, etrafıma toplanmış olan elemanlarla şöyle ilginç bir diyalogumuz oldu.

-Arkadaşlar, görüyorum ki kadronuz sabitlenmiş. Aranızda hiç yeni eleman göremiyorum. Ahmet Bey sizleri çok beğendiğine göre, burada bulunma gayelerinizi, yani çalışma prensiplerini iyi biliyorsunuz ve uyguluyorsunuz. Mağaza müdürü cevap verdi:

-Evet Raif bey, yıllar önce işbaşı yaptığımızda (burada bulunma gâyemiz olan)

“Tezgâhtarın görevleri” adı altında, o 19 maddelik çalışma tüzüğünü okuduk ve iyice ezberledik. Mesleğimiz konusundaki yenilikleri de banko malları da yakından takip ediyoruz. Sezonuna göre stoklama, teşhir, temizlik, vitrinleme, müşteri karşılama, ilgilenme ve uğurlama gibi inceliklere de çok dikkat ediyoruz.

-Arkadaşlar, sizleri tebrik ederim. Burada, yani mağazalarımızda bulunma gâyelerinizi iyice idrak etmiş gözüküyorsunuz. Onun içindir ki patronunuz Ahmet Bey de sizi çok seviyor….. Fakat hiç düşündünüz mü? Şayet bu söylediklerinizi hafife alsaydınız, burada bulunma gâyelerinizi adam gibi ezberlemeseydiniz ve dayanışmalı olarak uygulamasaydınız, Ahmet bey sizlere değer verir miydi acaba?...

  • Müdür cevap verdi:

-Vallâ Raif bey, bu kadro oluşuncaya kadar 25-30 kişi kadar eleman denenmiş ve bu gâye ve prensipleri hafife alanlar, önce birkaç kez ikâz edilerek işe kabul edilmemiş olduğunu biliyoruz. Her halde bizlere de değer vermez ve bizim de gözümüzün yaşına bakılmazdı.

  • ..Dediğinde, o anda aklıma gelen şöyle can alıcı bir soru sordum:

-Arkadaşlar, sizleri tekrar tebrik ediyorum, bakın aklıma ne geldi. Aynı sizler, acaba şu “dünyaya gönderiliş gâyelerinizi” biliyor musunuz? Bu dünyaya niçin gönderildiğimizi, bunları bizlere tek tek anlatan tüzüğü (Kur’ân’ı Kerîmi, bu işyeri tüzüğü gibi) ezberlediniz mi? Bizlerin buradan nereye sevk edileceğimizi, gideceğimiz yerlerde nelere ihtiyaçlarımız olacağını öğrendiniz mi? Bu konudaki haberleri, (Hadîs-i Şerifleri) banko gereçleri (çeşitli fitnelere göre tedbirleri) de yakından takip ediyor musunuz? ..dedim ve devam ettim:

Allah cc. “İnsanları ve cinleri, beni tanıyıp ibadet etsinler diye yarattım” buyuruyor. (*1) ”Kulluğunuz, ibadetleriniz olmazsa, Allah sizlere ne diye değer versin ki?” (*2.) ..deyince, şaşkınlık içinde birbirilerine bakmaya başladılar. Bir süre hiçbir cevap veremediler.

  • Sessizliği bozmak için ben yine devam ettim:

-Arkadaşlar, Ahmet Bey sizlere birkaç bin lira maaş veriyor ve bazı sosyal yardımlarda da bulunuyor. Onun her dediğini yapıyorsunuz. Oysa sizleri ve bizleri bu dünyaya gönderen O Yüce Kudret, bizlere öyle çok ve sayısız nimetler veriyor ki, saymakla asla bitiremezsiniz. Meselâ sadece onun vermiş olduğu gözlerimizi düşünün. Ya gözlerimizi vermeseydi, göze veya görmeye sahip olmak için evinizi, arabanızı satmaz mıydınız? Akıl nimetini düşünün, şayet akıl vermeseydi, acaba ne iş yapabilirdiniz? Mrh. Sakıp Sabancı spastik özürlü oğlu için, TV’larda, “Oğlumu, diğer çocuklar gibi aklı başında bir çocuk haline getiren doktora, BÜTÜN SERVETİMİ BAĞIŞLARIM ve işe yeniden simit satarak başlarım”diye haykırmamışmıydı? Bir de sizlere Allahın cc. bağışladığı çocuklarınıza bakın! İşte binlerce nimetten sadece birkaçını hatırladığımız, bunca ikrama karşılık Allah cc. bizlerden, sadece O’nu tanımamızı ve buraya (dünyaya) gönderiliş gâyesine göre yaşamamızı istiyor. Bunları da merak edip Kur’ân meallerinden (ezberlememiz değil de) hiç olmazsa öğrenmemiz gerekmiyor mu?...

  • Müdür olan, sadece “..haklısınız, doğru söze ne denir ki” diyebildi. Diğerleri de, iş disiplini yerine bunlardan bahsetmeme hayret ederek, “inanınız çok şaşırdık, âdetâ ters köşeye yattık, biz bunları hiç düşünmemiştik” anlamında ifadelerde bulundular.

Ayrılmadan önce:

-Bir de şunu düşünün ki, bu mağazalarda bulunma gayenize göre hareket etmediğiniz zaman, Ahmet beyin size nasıl davranacağını siz kendiniz söylemiştiniz. Bu dünyaya binlerce nimetler vererek gönderen Yüce Allah cc. acaba, gönderiliş gâyesi dışında yaşayıp onun huzuruna çıkınca, bize nasıl davranacağını da düşünebiliyor musunuz? Oysa Kur’ânda çok açık olarak ifade etmiş. Yani, bin sene değil, elli bin sene değil, elli milyar sene değil, sonsuz ve ebedî Cehennem azabı hak edeceğimiz bildirilmiş! Yani sadece bir vakit NAMAZ ihmali için, tam 80 sene olduğu vurgulanmışken, acaba bu gaflet niye?...

Bizler nazik insanlarız, ne O’nun cc. azabına dayanacak halimiz var, ne de bir közü, yani ateşi tek elimizde birkaç dakika tutacak tâkatimiz var? Ne de Rahmetinden mahrum kalmaya mecalimiz var! Sadece aklımızı alsaydı, ne yapabilirdiniz? O güzel aklınızı O’nun azabından emin, Rahmetine nail olmak için kullanmanız gerekmiyor muydu?...

  • Bakınız son olarak şunu da söyleyeyim ki, bu güne kadar bu gerçeklerden habersiz ve gâfil kalmak veya inanmamak, ahiret hayatına ve oradaki hesaplaşmaya asla engel değildir. Sadece ebedî Cennetlere ve ebedî saadetlere engeldir.

Bunları henüz fırsatınız varken duymak ve öğrenmek, sizler için çok büyük bir şanstır. Başka patronlar buradaki mesai saatlerinizi, namaz ve diğer ibadetleriniz için yasaklarlar, bizler ise teşvik ediyoruz. Helâl hoş olsun. Hatta çok çok memnun oluruz. Yeter ki bu gerçeklere göre hareket ederek, kendinizi ve sevdiklerinizi, Cehennem azabından kurtarın! Haydi bana müsaade…

Dipnotlar: *1)  Zâriyat Sûresi, 56. Âyet: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet -kulluk- etsinler diye yarattım.”

                       *2.)  Furkan S. 77. Âyet: “De ki: Dualarınız, ibadetiniz olmayınca, Rabbim size ne diye kıymet versin?”

Yazarın Yazıları