Elif ÇELİK
  • 11/10/2017 Son günceleme: 11/10/2017 17:53
  • 7.345

Hepinizin ve hepimizin yaşamından birileri geliyor, geçiyor.

Şu bir nefeslik hayatta binlerce insanla tanışıyor ve ayrılıyoruz. Kimi zaman zorunlu oluyor bu ayrılık, kimi zaman da isteğimizle... Şimdi anlatacağım kişi ise ne yazık ki zorunlu bir ayrılık yaşattı hepimize...

Ali Dayı ile tam da siyasetten elimi eteğimi çekmeyi düşünürken tanıştım. Doğma büyüme Beykozlu olarak artık 'memleketim' dediğim bu güzel diyarda siyaset yapmamaya kararlıydım. Bir karşılığı yok diye değil; yeterince davasına adanmış kişiye rast gelemediğim için...

Ne yalan söyleyeyim, belki de ben yeterli değildim. Siyaseti para için ya da mevki için bir basamak olarak görmediğim ve her ne şart altında olursam olayım doğruyu söylediğim için belki de onuncu bir köy bulana kadar beklemeliydim. Tümüyle enerjimin bittiği ve dizlerimde derman kalmadığı günlerde, Gümüşsuyu Mahallesi'nden rahmetli Ali Dayı'ya rast geldim. Her mahalle toplantısına üç kuruşluk emekli maaşıyla aldığı bir paket çay ve bir paket şekerle gelen Ali Dayı, epeyce bir dertleştikten sonra beni yeniden motive etmeyi başarmıştı. Kimseyi takmadan Halk için Gümüşsuyu sakinleri için elimden geleni yapmayı tembihledi. Ellerimden tutarak, "Sana başaracaksın kızım demiyorum çünkü sen çoktan başardın" dedi.

Hastane hastane dolaştırdığımız ve mahalle olarak bağrımıza bastığımız CHP Gümüşsuyu Delegesi Ali Kara, ne yazık ki yaşama direnemedi ve hayatını kaybetti. Son nefesinde yanında olmak bana nasip olmuşken, acılarına aldırmadan bana karnımın aç olup olmadığını soran bu eşsiz adamı, manevi babamı nasıl unutabilirim?

Zamansız bir şekilde ve mecburen aramızdan ayrılan Ali Dayı gibi kişilerin özlemi hangimizi sarıp sarmalamıyor ki...

Tek tesellimiz cennetten bize gülümsediğini düşünmek iken, onları asıl öldürenin de unutulmak olduğu çok açık değil mi? O halde daha çok hatırlayıp daha çok anmakta yarar var çünkü asıl ölü olanlar, yaşarken de unutulanlar...

Ayrılıklardan bahsetmişken sözlerimi Beykoz Belediye Başkan Yardımcılığı'ndan istifa ederek ayrılmak zorunda kalan Muharrem Kaşıtoğlu ile bitirmek isterim. Allah tabi ki kendisine uzun ve sağlıklı ömür versin ama Sayın Kaşıtoğlu'nun Belediye'den bu zorunlu ayrılışını hiç de tasvip etmediğimi söylemeliyim.

Tıpkı Kadir Topbaş gibi Kaşıtoğlu'nun da ayrılması, siyasi anlamda endişe verici haberler. Halkın seçtiği kişilerin daha sorumlu olması ve onların üstlerinin de daha dikkatli olması gerekir. CHP adına prim yapmaya çalışıyor falan değilim. Ben partizan bir şekilde yapmıyorum bu yorumu. Kendi partimde de bu şekilde bir durum olsa cesurca dile getirebilirim. Halkın yönetime getirdiği kişileri yine ve ancak Halk göndermeli. Yoksa 'darbe' karşıtlığı yaparken  darbelerin, ille de silahlı ve kanlı yapılmayacağı da bilinmeli. Bu yaşananlar tam anlamıyla bir sivil darbe ve darbenin sivili belki de en tehlikelisi...

O halde... Siyasetin temiz bir şekilde yürüyeceği günleri hep birlikte kucaklamak dileğiyle...

Yazarın Yazıları