Melih PERÇİN
  • 09/08/2014 Son günceleme: 17/04/2013 00:11
  • 17.193

Türk Siyasi tarihine her seçimde oyunu artırarak üst üste kazandığı başarılarla adını yazdıran Adalet ve Kalkınma Partisi ( AKP ) ustalık döneminde kaybetti…

Evet, Ak Partinin ustalık dönemine denk gelen bu mağlubiyet Terörle Mücadelede… Bir iktidar düşünün yaklaşık yediyüzyirmibin askeri üçyüzbine yakın emniyet gücü bulunsun, sayıları beş on bin olan bölücü bir terör örgütünü muhatap alarak, adına ister müzakere ister anlaşma deyin masa başında karşısına oturtsun… Sanki savaşan iki devlet varmış gibi barış yapıldığı, tutsakların geri verildiği ve son olarak ta, teröristlerin ülkeyi nasıl terk edecekleri konuşuluyor…  Daha düne kadar dağdaki teröristlerle kucaklaşanlar hakkında dokunulmazlıklarını kaldırılacağını, milletin idamı tekrar istediğini, bölücü terör örgütünün ve siyasi uzantılarının Kürt vatandaşlarımızı temsil edemeyeceğini defalarca vurgulayan Başbakanımız ne oldu da birden bu süreci başlattı…

Ak Partinin neden kaybettiğini kısa başlıklar altında özetleyeceğim…

Ak Parti Sıfır Terörle İktidara Geldi

Medyada sık sık yer alan 1984’ten beri terör güvenlik önlemleri ile çözülemedi anlayışı millete kabul ettirilmek istenmesi doğru değildir. 1998 yılının Ekim ayında Suriye’ye verilen ültimatom neticesinde bölücübaşı sınır dışı edilmiş, Rusya, İtalya ve Afrika yolculuğundan sonra Türkiye’ye teslim edilmiştir. (Neden bunca yıl Suriye’de kalmasına müsaade edildiği konusu da bir başka muamma) Öcalan’ın İmralı’da yargılanmaya başlanması ile birlikte liderleri yakalanmış olan bölücü örgüt Kuzey Irak’a çekilmek zorunda bırakılmıştır. 2000 yılında 29, 2001 yılında 20 ve 2002 yılında da 7 şehit verilmiştir. Ak Partinin iktidarda olduğunun ilk senesinde ise 31 şehit verilmiştir. Demek ki terörle mücadelede gereğini yerine getirirsen güvenlik önlemleri ile de bölücü terör önlenebiliyormuş…

Bu gelinen noktadan sonra, ne oldu bitti de, terör hızla gelişti ve sonunda terör örgütü ile Oslo ve İmralı müzakerelerine girişildi?...

Kürt Sorunu bugünün meselesi mi idi   

Sabahtan akşama kadar bir kaçı hariç bütün televizyon kanalları ve gazetelerde, aynı kişiler tarafından aynı şeyler bir koro halinde tekrar edilerek milletin aklı karıştırılmaktadır. Devamlı tekrar edilen “Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter bir milli devlet olması kürt sorununu ortaya çıkartmıştır” denilerek teröristlerle yapılan müzakerelere kılıf bulunulmaya çalışılmaktadır. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde ortaya çıkan kürtçü isyanlar ne olacak peki… 1806 ila 1855 yılları arasında ortaya çıkan yedi tane kürtçü isyan ne oluyor… Türk’üz dediğimiz için mi bu isyanlar çıkmış…     1908’lerde büyük bir İslam alimi ve Allah dosttu olduğuna inandığım Said-i Nursi hazretlerinin,  İstanbul’da isyana teşvik edilen kürtleri uyarmak için yaptığı konuşmalara ve yazılara ne diyeceksiniz… Mesele, birilerinin papağan gibi tekrarlayıp aklımızı karıştırdıkları gibi değil… Bu mesele, emperyalist devletlerin dünden bugüne bölgedeki hâkimiyet mücadelesinin bir parçasıdır… Bu yüzden Ak Partinin Üniter Milli Devlet anlayışına bakışı doğru değildir. Meseleyi, siz, Türk demeyelim Türkiyeliyim diyelim diyerek çözemezsiniz… Anayasa’dan Türk Milleti ifadesini çıkartarak da çözemezsiniz…

İsterseniz konuya Milliyet Gazetesi Yazarı Fikret Bila’nın “Öcalan daha ne istiyor?” yazısından devam ederek cevap bulmaya çalışalım…

“… soruyu Diyarbakır’daki toplantımızda Aslı Aydıntaşbaş, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a, “Örgütten Öcalan’a sitem var, karşılığında ne aldın da bizden bunu istiyorsun, diyorlar” biçiminde yöneltti. Atalay, sorunun bitmesini beklemeden biraz sitem yüklü bir tonla hemen yanıt verdi? “Ne alması gerekiyormuş!” Soru bittikten sonra devam etti: “Şimdi bakın; inanın terörle verilecek hiçbir şey yok. Hiçbir şey kalmadı. Terörle varacakları bir yer yok. Bunu söylerken şunu kastediyorum, yani ne alacak? Ne kaldı? Ben bunu onlara soruyorum.Türkiye’de 10 yılda attığımız adımları biriyle pazarlık yaparak atmadık. İnandığımız için attık. Makul olanı yapmaya çalıştık. Yani bütün bu sorunlar bitsin, terörün istismar edeceği zemin kalmasın, diye yaptık...”

Fikret Bila, devam ediyor,” Atalay’ın verdiği mesaj, bu alanda yapılanların sorunun esasını çözdüğü, geriye büyük bir sorun kalmadığı...
“(Öcalan’ın) daha ne alması gerekiyormuş” diye sorması, bundan...
Başbakan Erdoğan da bir süre önce, “Kürt sorunu yoktur Kürt vatandaşlarımızın bazı sorunları var” derken, aynı mesajı veriyordu.


Hükümet, Kürt kimliğinin tanınması, TRT’de 24 saat Kürtçe yayın, cezaevlerinde Kürt iletişimi, Kürtçe savunma, Kürtçe propaganda serbestliği, Kürtçe hutbekitap, gazete, radyo, televizyon, Habur, Osloİmralı’da masaya oturma derken, Öcalan’ın artık isteyeceği bir şey kalmadığını düşünüyor.”

Fikret Bila, Başbakan Yardımcısına sorulan sorunun cevabını “ Daha ne istiyorlar?
Başlangıç noktasına bakılırsa, idam cezasının kaldırılmasından sonra başlayan AB’ye uyum sürecinin hızlandırdığı reformlar, PKK’nın da birçok talebinin karşılanmasıyla sonuçlandı. Bu bakış açısıyla hükümet, artık isteyecekleri bir şey kalmadığı düşüncesinde...
Ancak PKK tarafı aynı düşüncede değil. Son 10 yılda atılan adımları “yetmez ama evet” diye memnuniyetle karşıladılar, kazanım saydılar. Buna karşın henüz nihai hedefe ilişkin başka talepleri de var.
Aynı soruyu bir gün önce bize Belediye Başkanı Osman Baydemir’in verdiği yemekte BDPEşbaşkanı Gültan Kışanak’a sordum:
- Ne istiyorsunuz?
- Bu süreçle ilgili değil ama biz önerilerimizi yeni anayasa metni olarak Meclis’e verdik.
Kışanak’ın bu yanıtı, daha ne istendiğini de kapsıyor. BDP, yasama ve yürütme yetkisini bölge meclisleri ve bölge başkanları eliyle bölüşmek istiyor.
Adı konmamış bir federasyon öneriyor.
Atalay’ın sorusunun yanıtı da böyle ortaya çıkıyor.” diyerek veriyor… (bakınız.

Gelişmeleri gördükçe, duydukça, okudukça, Ak Parti kaybetti diye başlık atmam hiç de boşuna değilmiş değil mi?...

Petrol ve İsrail’in varlığı

Emperyalist devletlerin bölgede petrole sahip olmak için yaptıkları mücadele sonunda Osmanlı Devleti yıkılmış yerine cetvelle sınırları çizilen devletçikler oluşturulmuştur. Devletçikler oluşturulurken aralarında ileride ortaya çıkabilecek ihtilaflar göz önünde bulundurulmuştur. Bu ihtilaflar sayesinde bölgede huzur bulunmamaktadır. İhtilaf konuları bölgenin aşırı silahlanmasına da sebep olmuştur. Emperyalist devletlerin en çok silah sattıkları ülkeler, bizim çekildiğimiz bölgelerdir. Petrole sahip olmak ise, bölgenin emperyalist devletler tarafından kontrol edilebilmesi için ana sebeplerin başında gelmektedir. Önemli bir sebepte, bölgede kurulan İsrail devletidir. 14 Mayıs 1948 yılında İsrail devletinin kurulduğu ilan edildiği günden beri bölgede huzur bulunmamaktadır. David Ben Gurion tarafından kurulduğu ilan edilen İsrail devletine 24 saat içinde Arap devletlerinin ( Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Irak ) savaş ilan etmesiyle başlayan savaşlar İsrail’in her savaşta Arapları yenerek sınırlarını genişletmesiyle sonuçlandı. Filistin, Kudüs ve sınır anlaşmazlıkları bu işgaller neticesinde ortaya çıktı. İsrail’i devamlı koruyan ve bölge hâkimiyetleri devam eden başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak üzere Arap ülkelerine en çok silah satan ülkelerin başında gelmekte… İsrail, bölgede ki varlığının devamını elbette ki gücüne bağlı olduğunu bilmekte… Çevresinde kendisini tehdit edebilecek bütün ülkeleri karıştırmakta… Kendi güvenliği için, Suriye, Irak, Lübnan, Filistin, Ürdün başta olmak üzere bölgenin sınırlarını etnik ve mezheplere bölünmüş devletler şeklinde yeniden çizmek istemektedir… Gelecekte, Irak’ın üçe Suriye’nin dörde bölünmesi söz konusudur. Son günlerde bu bölünmelerden Kuzey Irak ve Suriye’nin belli bölgelerinin Türkiye ile birleşmesinden bahsedilmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi, ABD ve İsrail tarafından adım adım uygulanmaya devam etmektedir. Ne yazık ki, Ak Parti iktidarı, düne kadar sıfır sorunlu komşularımızdan ( İran, Irak ve Suriye ile… ) övünçle bahsederken bugün hepsi ile sorunlu olmamıza açıklık getirememektedir. Ne oldu dahi diyemeden Malatya Kürecik’e Füze Kalkanı, Kahramanmaraş’a Patriot’ler yerleştirildi. Hedef Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den alınacak olan topraklarla kurulacak olan, İsrail’i güvenlik olarak rahatlatacak bir Kürdistan Devletinin kurulmasıdır. Suriye’de ki karışıkların ana sebebi kurulacak olan bu güdümlü devletin denizlere açılmasını sağlamak içindir. Musul Kerkük petrollerinin açılacak olan bu koridorla batılı ülkelere sevkiyatı gerçekleşirken, kurulacak olan her etnik kimliğe ve her mezhebe dayalı devletlerle de İsrail’in güvenliğinin teminat altına alınmasıdır…

Sonuç: Ak Parti kaybedecek…

Devlet, iki milletli iki dilli hale getirilmek istenirken, yine federasyon özerklik açıkça ifade edilirken hangi Cumhuriyetin 100 yılını kutlayacaksınız… Yine Türklerin, 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya girmesini nasıl kutlayacaksınız… Ne oldu sizlerin 2023 ve 2071 hedeflerine… Bu anlayışla bu günleri nasıl göreceğiz…

Son müzakere süreci ile akil insanlardan (?) destek istenmiştir. Genel Af çok yakında deniliyor… Ak Parti MKYK toplantısında bir brifing veren Başbakanın siyasi başdanışmanı Ankara milletvekili Yalçın Akdoğan; akil insanların görev süreleri uzatılmalı ve Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de daha çok çalışılmalı demiştir.

Türk insanı borçlandırılmıştır ve şuanda geçim derdi ile mücadele etmektedir. Kafasını kaldıracak halde değildir. Ama söz konusu vatan toprakları olunca, itilen kakılan ve her gün küçük düşürülen Türkleri ne sizler ne de seçtiğiniz bu akil insanlar ikna edemezsiniz…

Millet kan akmasın diyor ama bu sürecin sonucunun da bölünme olduğunu biliyor… Sayın Başbakan ve Partisi, yol yakınken milletimizi inciten bu süreçten vazgeçmelidir.

Her seçimi bugüne kadar kazanan Ak Parti, ustalık döneminde,  bu gelişmelerin sonucunda çok istediği belki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesini kazanacaktır ama İstanbul ve Ankara başta olmak üzere her yerde seçimleri kaybedecektir. Evet, Ak Parti bu sürecin bedelini, belediyeleri kaybederek ödeyecektir…

Bekleyin göreceksiniz…

Cevap sandıkta…

Yazarın Yazıları