AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı

  • 0
  • 18566
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı
AK Parti'de açılışı Kemal Kaya yaptı

Kemal Kaya 2014 Yılı Mart Ayında yapılacak olan yerel Seçimlerde AK Parti’den Beykoz Belediye Başkan Adayı Adayı olduğunu açıkladı.

Geçtiğimiz günlerde bir iftar yemeği veren Avukat Kemal Kaya uzun süredir yapmış olduğu çalışmaların amacını açıkladı.

Dost Beykoz Baş Yazarı Kader Gür’ün sorularını yanıtlayan Avukat Kemal Kaya, önümüzdeki yerel seçimlerde aktif olarak siyaset sahnesinde olacağının mesajlarını verdi.

Kemal Kaya 2014 Yılı Mart Ayında yapılacak olan yerel Seçimlerde AK Parti’den Beykoz Belediye Başkan Adayı Adayı olduğunu ilk kez Dost Beykoz aracılığı ile kamuoyuyla paylaşırken, mevcut Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek'in ardından aday adaylığını açıklayan ilk isim oldu. 

Gezi parkı olaylarından, Ergenekon davalarına, Beykoz’un mülkiyet sorunundan, istihdam alanlarının oluşturulmasına varana dek birçok konuya açıklık getiren Avukat Kemal Kaya,Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’ten de övgüyle söz etti.

Kemal Bey Bizim bu röportajda ki asıl gayemiz niyetinizin ne olduğunu öğrenmek değil. Beykoz’u konuşacağız. Tabii Beykoz’un dışında belki şu an Türkiye’de yaşanan süreçle ilgili düşüncelerinizi öğreneceğiz.

Son süreçte yaşanan Gezi Parkı olaylarının nasıl değerlendiriyorsunuz… Sizce burada kazanan kim oldu?

“Öncelikle ifade etmek gerekirse ülkemizin kuzeyinde yakın geçmişte olan renkli devrimler, güneyimiz de çöllere bahar getiren devrimlerle, Türkiye’de gerçekleşen hadiseler arasında temel bir nitelik farkı görüyorum. Bu temel fark, ifade ettiğimiz bölgelerde yapılan gösterilerin, bulundukları ülkelerde demokratik süreçlere katılma, şeffaflık, seçimlerin yapılması ve yöneticilerin demokrasi standartları içerisinde tespit edilmesine yönelik olmasına karşın;Türkiye’de tam tersi bir durum söz konusu.

Başlangıçta iyi niyetliydiler!

Belki başlangıçta çok iyi niyetli insanlar, gençler sokağa çıktılar. Fakat bunların içerisine karışan provokatörlerin çağrılarına bakıyoruz ki, amaçları seçimleri talep etmek değil, tekrar sivil ve askeri vesayetin geri gelmesi, şeffaf olmayan ortamların talebi, yargı süreçlerinin etkilenmeye çalışılması, seçimle gelen iktidarın seçim dışı yollarla iktidardan uzaklaştırılmaya yönelik beklentilerin dillendirilmesini bir bakımda demokrasiyi sekteye uğratmaya yönelik bir kalkışma olarak değerlendiriyorum. Bu yaklaşım ve dillendirilen taleplere baktığımız zaman, bizim, özgürleşmek istiyoruz, katılım istiyoruz diyenlere çok itibar etmemiz mümkün değildir.

Gezi parkı olaylarında iki kesim vardı!

Gezi olaylarını değerlendirirken, bir kesimin şeffaflığı, şehrin yönetim süreçlerine katılımı arzular şekilde taleplerle ortaya çıktığını, diğer bir kısmının ise vesayetin geri gelmesini ve devam etmesini arzular nitelikte beklenti içerisinde olduğunu gözlemledik. Bunlar karşısında Başbakanımızın tutumunu fevkalade doğru buluyorum. Çünkü kendisine teslim edilen bir irade var. Peş peşe yapılan seçimlerle teslim edilen bir millet iradesi. Milletin kendisine emanet ettiği iradeyi koruması gerekiyordu ve doğrusunu yaptı. Biz geçmişte, 27 Mayıs’ı, 12 Eylül28 Şubat’ı yaşadık. Bütün bu olayları yaşayan bir toplumda da siyasilerin takındığı tutumları da biliyoruz. Ya Sayın Süleyman Demirel gibi şapkanızı alıp gidersiniz, ya buna karşı dik bir duruş sergilersiniz, ya da toplarlar sizi stadyumlara ve izah ederler durumu.

Başbakanımız olacakları önceden sezmişti

Adnan Menderes’in ve Turgut Özal’ın başına geldiği gibi... Başbakanımız böyle bir olasılığı önceden sezmiştir diye düşünüyorum. Sezgileri doğrultusunda gayet doğru hareket etti. Gerek yurt içindeki vaziyet gerekse ulusal medyanın verdiği tepkiler, Avrupa Birliği’nin,Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi’nin, bazı ülkelerin siyasi temsilcilerinin vermiş oldukları tepkiler, sanki bir yerlerden bu işin önceden planlandığı bir izlenimi verdi. Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım şeklinde bulunan bazı Avrupalı şirketlerin bir iki ay öncesinden kendilerini küçültme yoluna gittiklerini müvekkillerimden biliyorum. Örneğin önemli bir şirkette oldukça iyi konumda bulunan bir insanın işine son verdiler. Ama olaylar bittikten, sonra baktılar ki işler istedikleri gibi gitmedi… Onu tekrar geri çağırdılar

Bu arkadaşın işten çıkarılmasında ki amaç nedir?

“Size aynen o arkadaşımızın söylediğini söylüyorum; Türkiye’de karışıklıklar olacak. Şirketlerinizi küçültme yoluna gidin. Dikkatli durun, şeklinde bir haber geldiğini kendisi bana söyledi. Gezi olaylarının öncesinde bu haber onlara kendi ülkelerinden gelmiş. Başlangıçta bu duyuma değer vermemiştim. Bu insan, müvekkilim, geldi tekrar ofise ve şöyle söyledi; ‘Ben size böyle bir şey söylemiştim, hatırlıyor musunuz Kemal Bey’ dedi. Geriye doğru baktığımda arkadaşın haklı olduğunu gördüm. Avrupa Birliği’nin Dış İlişkiler Sözcüsü,Avrupa Birliği Parlamenterler MeclisiFransa Dış İşleri BakanlığıAlmanya Başbakanı,Amerika Birleşik Devletleri Dış İşleri Sözcüsü vesaire ye bakıyorsunuz hepsi bir anda söz birliği etmişçesine Türkiye’de ki demokrasiyi, insan haklarını, ifade özgürlüğünü savunmaya başladılar. Dolayısıyla biz burada bir planlama seziyoruz. Etrafımızda bulunan ateş çemberine karşı böyle bir tepkide bulunmadılar. Örneğin Mısır’daki olaylara darbe bile diyemediler. Halkın oyuyla gelenlerin, beğenilmiyorsa tekrar halkın oyuyla gitmeleri, demokrasi dediğimiz yönetim şeklinin en belirgin özelliğidir. Aslında Avrupalı dostlarımız için, verdikleri tepki bir turnusol kâğıdı, bir samimiyet sınavı olmuş ve foyaları meydana çıkmıştır.  Eğer onların amaçlarına hizmet etmeyecekse, iktidara gelenler onlar ile paralel bir yaşam tarzına sahip değilse, halkın iradesi hiç önemli değildir. Değer yargıları ve standartlar derhal değişiverir. 

Başbakanımız milletimiz için büyük bir şanstır

Başbakanımızın duruşunu millet adına bir şans olarak değerlendiriyorum. Eğer böyle olmasaydı da geri adım atmış olsaydı durum daha da karmaşıklaşabilirdi. Hatırlayın lütfen geçmişte nasıl oluyordu? Bir MGK toplantısı olacak. Yazılı ve görsel medya organlarıyla günlerce yayın yapılıyor. HSYK bir karar alacak; medya vasıtasıyla günlerce toplum tartıştırılıp, suni gündemle manipüle ediliyordu. Anayasa Mahkemesi bir karar alacak diye günlerce konuşuluyor, adeta tüm ülkede hayat duruyordu. Ama bakın şimdi bunlar yok, her şey demokrasi ile yönetilen ülkelerde olması gerektiği gibi cereyan etmeye başladı. Askeri ve Sivil vesayet geriletildi. Bunun ülkemiz adına şans olduğunu düşünüyorum”

Bundan sonraki sürece ilişkin sizin önerileriniz nelerdir? Süreç nasıl devam etmeli?

“Başlangıçta belki iyi niyetli insanlar, gençler vardı ama bundan faydalanmak isteyen iç ve dış güçlerden söz ettik. Hükümet ve İktidar mensupları milli iradeden asla taviz vermediler. Millet kime yetki vermişse, o, yetkisini sorumluluk içerisinde kullanmalıdır.

Bir miktar empatiye ihtiyaç vardır

Bir miktar empatiye ihtiyaç olduğu da anlaşılıyor. Bu da yapıldıktan sonra kışkırtılan gençlerin gerçekleri göreceğini ve bu işlerin sonlanacağını düşünüyorum. Sonlanmadığı takdirde, bu ülkede “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri Yasası” var. Nerede, ne zaman, nasıl ve ne şekilde toplantı ve gösteri yapabileceğine ilişkin kurallar var. Herkes bu kurallara uymak zorundadır. Ana muhalefet partisi ve bazı fraksiyonlar eğer başka kesimden gelen eylemler olsa derhal, kurallara uyulsun derlerdi. Ancak şu an açıklamalarıyla yasalara aykırı davranışları meşru hakmış gibi gösterdiklerinin farkında değiller her halde.

Avrupa’da da özgürlükler sınırlıdır

Hasbelkader Avrupa’da bulunduk. Halen zaman zaman gidip geliyoruz. Avrupalılar polisi devlet olarak benimsemişlerdir. Polisten de azami derece de korkarlar. Haklı olarak poliste, yetkisi nereye kadar müsaade ediyorsa oraya kadar kullanır. Çünkü sizin özgürlük alanınız, başkalarının özgürlüklerinin başladığı yere kadardır. Siz kendi alanınızın dışına taşarak hala orada durmaya, hoplamaya zıplamaya, yatmaya devam ederseniz, kamu güvenliğini, genel sağlığı akamete uğratırsanız, oradaki esnaf mağdur olur ve haklı olarak tepki gösterir.

Yasadaki sınırları aşan gösteriler ve bizzat gösteriye katılanların güvenliğinin dahi sağlanamayacağı noktaya gelen gösteriler, yasaların engeline takılmalıdır. Kamu mallarına veya 3. kişilere zarar verenlere bu zararlar tazmin ettirilmeli, suç işleyenler yargıya teslim edilmelidir”

Yaşanan olaylar önümüzdeki yerel seçimleri daha önemli bir konuma taşıdı… Olaylar seçimlere nasıl yansır?

“Bu gösterileri yapanların toplumun yüzde 2 – 3’lük kesimini ilgilendirdiği ortadadır. Şeffaflık olabildiğince yürüyor. Demokrasi ve katılım kanalları açık, hatta yeni Anayasa yapım çalışmaları sürüyor. Ülkemizin bir bölümünde ki insanların sorunları çözülmeye çalışılıyor.  Barış süreci inşallah başarıya ulaşacağından çok ümitliyim. Her ne kadar bizi farklılaşmaya çalışsalar da tekrar kardeşlerimizle kucaklaşıyoruz. Birbirimizi daha iyi anlamaya çalışıyoruz.

Çok dikkatli olmalıyız

Ama çok dikkatli olmalıyız. 1980’lere kadar bu ülkenin potansiyeli sağcı solcu, sonrasındaPKK terörü idi. Şimdi o bitirilmeye çalışılıyor ama korkarım kucağımıza yeni bir bela koyacaklar. Bu alevi Sünni çatışması, gezi olayları veya başkaca bir gaile olabilir.  Bütün bunlara baktığımız zaman Sayın Başbakanımızın tavrını bir efelenme olarak değil, kendisine verilen görevi hakkıyla ifa etme, toplumun kendisine verdiği emaneti, iradeyi sahiplenme, ortamı vesayet düzeninden medet umanlara bırakmama olarak yorumluyorum. Bunun sonucu olarak ta seçimlere olumlu etkisi olacağını düşünüyorum.

Muhalefet lideri Türkiye’yi jurnalliyor

Başbakanımıza ve Partimize teveccühün arttığı gözlemleniyor. Oynanılmak istenen oyunları hala anlamayanlar varsa, en iyi şekilde anlatılmalıdır. Bakıyoruz ki ana muhalefet partisi lideri, yabancı basın organlarının ülkemizdeki temsilcilerini toplayarak onlara Türkiye’yi jurnalliyor. Bunları toplum görüyor ve zamanı geldiğinde elbette değerlendirecektir. Dolayısıyla AK Parti’nin bu süreçten güçlenerek çıkacağını düşünüyorum”

Bu durum sizce Beykoz’da da geçerli olacak mı?

“15 – 20 yıldır Beykoz’daki siyaseti takip ediyoruz. Zaman zaman aktif olarak görevler aldık. Bazen etkilenen konumda bazen ise etkileyen konumda olduk. Şehirler de canlı organizmalar gibi doğarlar, büyürler, gelişirler onların da yaşamları vardır. Şehirlerin de yenilenmeye ihtiyaçları vardır. Bu anlamda baktığımız da, Beykoz siyasetinde bir yenilenme ihtiyacı olduğunu hissediyorum. İktidar muhalefet açısından baktığımızda, muhalefetin bir takım söylemleri, eleştirileri olmasına karşın, şahsen, şu zamana kadar alternatif çözümler ortaya koyan önerilerine rastlamadım. Dostlarımız saygın insanlar ama alternatifi içeren bir yapı görmüyorum muhalefet cephesinde. Aksine yeni beraber çalışmaya başlamamıza rağmenAdalet ve Kalkınma Partisi içerisinde alternatiflerin, nitelikli ve genç bir yapının olduğunu görüyorum. Bu süreçte eğer Adalet ve Kalkınma Partisi kendisini yenileyebilirse Beykozhalkının bir yerel yönetim değişikliğine ihtiyaç duyacağını zannetmiyorum”

Beykoz’da sizin de tespit ettiğiniz sorunlar var mıdır?

“Sorunların en önemlisi geleneksel istihdam alanlarının daraltılmasıdır. Bilindiği üzereCumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Deri KunduraPaşabahçe Şişe Cam ve Tekel İspirtofabrikalarının kapatılması; bunlar etrafında dönen ekonomiyi sekteye uğratmıştır. Buradan yola çıkarak en önemli sorunun istihdam olduğunu düşünüyorum. İstihdamdan sonra mülkiyet problemi var. Beykoz, yüz ölçüm olarak İstanbul’un büyük ilçelerinden biri olmasına rağmen özel mülkiyete konu olan alanlar toplam yüz ölçümün yaklaşık yüzde 15’i kadardır. Geri kalan alanlar; orman alanları, 2/B olarak nitelendirdiğimiz alanlar, vakıf arazileri, hazineye ait olan araziler var. Büyük kısmı teşkil eden, hazine arazileri, 2/B arazileri ve vakıf arazileri etrafında şekillenen mülkiyet problemimiz var. Mülkiyet probleminden sonra da imar geliyor diyebiliriz. Trafiği, çevreyi daha sonraki aşamalarda zikredebiliriz”

İktidarın yerel yönetimlerde yenilenmeye gitmesi gerektiğini söylediniz. Mevcut yönetim bu alanlarda başarısız mı oldu?

“Başarısız olduğunu söylemek haksızlık olur. Mesela şu anda idaredeki dostlarımızın, Yücelbaşkanımızın 1994 yılından itibaren bazen belediye başkanı, bazen Büyükşehir Belediyebürokratı olarak, Beykoz için çok gayretli bir şekilde çalıştığını görüyoruz. Beykoz’un gelişiminde katkısı inkâr edilemez, ancak kendisini daha iyi makamlarda görmek isteriz, milletvekili ve daha da ilerisi hakkıdır. Özellikle bu dönemde Büyükşehir Belediyesi’nden büyük oranda yatırım çekildiğini görüyoruz. Buna hepimiz müteşekkir olmalıyız. Yapılanları inkâr etmek hakkaniyete uygun bir davranış olmaz. Ancak zaman değişiyor. Tarihi tecrübe, insanların yapı olarak değiştiğini ve kadroların da değişmesi gerektiğini gösteriyor. Beykoz’un problemlerinin çözümünde önemli oranda mesafeler alınmıştır. Az önce geleneksel olarak saydığımız istihdam alanlarında Beykoz’umuzda ciddi bir beşeri sermayenin olduğunu biliyoruz. Bu insan gücünün doğru konsolide edilemediği ve bundan yeterince yararlanamadığımız ortadadır.

Mülkiyet konusunda da çalışmalar oldu ama daha alınması gerek çok mesafe var”

2/B rayiç bedelleri ve bunun seçimleri etkileri nasıl olur sizce?

“Kabul etmemiz gereken bir şey var. 2B alanlarında oturan vatandaşlarımız gerek Kaymakamlık gerekse diğer yerel idare unsurları tarafından kışın kömür yardımı, ramazanlarda kumanya ve diğer sosyal yardımlarla desteklenen vatandaşlarımızdır. Hatta bu insanların birçoğu, 2B müracaatı için gerekli olan 2000 TL’yi yatıramadığından, hükümetimiz haklı ve yerinde olarak bu bedeli ortadan kaldırılmıştır. Önümüzde ki görüntü, 2B taliplilerinin düşük gelir grubuna mensup insanlardan oluşuyor olduğudur. Bu durumun önce kamuoyuna, sonra da Sayın Başbakan ve ekibine çok iyi bir şekilde anlatılması gerekiyor. Gelinen noktada kendimizi iyi anlatamadığımız ortadadır.

Muhalefetin tavrını samimi bulmuyorum

Diğer taraftan Ana muhalefetin ya da muhalefetin evet biz buradan medet umarız, biz şöyle bedelsiz dağıtacağız. Onu yapacağız şunu yapacağız şeklindeki açıklamalarını da samimi bulmuyorum.

Muhalefet bu yasayı geçmişte birçok kez engellemiştir

AK Parti bu yasayı çıkarmak istediğinde, bir yılda iki defa Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettiren, hatta Özal döneminde ihdas edilen tapu tahsis belgeleri de bugünkü ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürülerek iptal ettirilmiştir. O zaman ki davranışlarla şimdikiler arasındaki fark gözlerden kaçmamaktadır. Beykoz açısından, yerel idarede her hangi bir siyasi değişiklik olması, ilçemize büyük bedeller ödetecektir.  Önümüzde birikmiş problemlerin çözümü açısından, genel iktidar ve büyükşehirle uyumlu bir yerel idarenin Beykoz’da olması gerekiyor. Uyumlu olmadığı takdirde yapılacak yatırımların sekteye uğrama ihtimali olabilir. İktidar partisi olarak biz Beykoz’un tümünü kucaklayacak veproblemleri çözeceğiz inşallah”

AK Parti iktidarının devam etmemesi durumunda vatandaş kendini cezalandırmış olacak diyebilir miyiz?

“Evet, öyle diyebiliriz. 2B sınırları içerisinde ikamet edenlerden birisi olarak söylüyorum. Rant devşirildiği konusunda ciddi endişeler varsa, nasıl 400 m2 kadar olan alanlar hakkında sınırlandırmalar yapıldı ise, bu sefer de denir ki, mesela ‘son iki üç yıl içerisinde 2B alanlarından toprak alan insanların bedeli daha farklı ve yüksek olur’ diye bir düzenleme yapılabilir. Yoksa siz kırk yıldır elli yıldır buralarda ikamet eden, üreten, devlete katkı sunan, vergi veren insanları, yeni arsa alıyormuş gibi değerlendirirseniz Türkiye’deki sosyal vakalara ters hareket etmiş olursunuz.

Bakın 1923’te bu ülke kurulduğunda, yüzölçümümüz aynıydı. Ancak nüfusumuz 13 milyoncivarındaydı. O ve önceki dönemlerde Balkanlardan, Kafkaslardan birçok Türk asıllı insanlarımız geldiler buralara yerleştirildiler. Onlara 400 bin metrekareye kadar yerler tahsis edildi. Bu kötü bir şey değildi,  tabii ki verecek. Bu millet unsurlarına sahip çıkacak. Şimdi 2/Büzerinde oturan insanları bilabedel gelmiş oraya oturmuş işgalci gibi değerlendirmek fevkalade yanlıştır, o insanlar da oturdukları yerleri parayla satın aldılar. Yıllardır da oralarda bir şeyler üretiyorlar. TC Anayasası’nda ülkemiz, bir sosyal hukuk devleti olarak tanımlandığına göre vatandaşına da konut sağlamak durumunda, ancak vatandaşlarımız kendileri bunu yaptılar. Dolayısıyla onlara müteşekkir olmamız gerekiyor”

Özel proje alanlarını nasıl yorumluyorsunuz?

“Sayın Belediye Başkanımız özel proje alanlarıyla ilgili olarak; buraları yüzde 40 daha ucuza satacağını söyledi. Bilindiği gibi İmar Yasası’nın 18. Maddesi’nde yerel idarelerin imar uygulamalarında,  planları yaparken maliklerden sahip oldukları arsaların maksimum yüzde 40’ına kadar olan kısmını düzenleme ortaklık payı (DOP) olarak alma hakkı var.

Anladığımız kadarıyla Sayın Başkan, ben o yüzde 40’ı baştan alacağım. Böylece sizlere yüzde 40 daha ucuz satacağım. Demek istediğini düşünüyorum. Burada şöyle bir itiraz olabilir. Mesela Gümüşsuyu mahallemizde yollar, okullar, çeşmeler, yeşil alanlar, camiler için yerler yani DOP alanları zaten ayrılmış ve halen mevcut. Burada yüzde 40’a ihtiyaç yok ta, yüzde 15’e ihtiyaç var denirse, orada yüzde 15 kesinti yapılabilir.

Özel proje alanlarında da bir sıkıntı var. 6292 Sayılı Kanun’un 2. Maddesi’ne göre Proje alanı;“2B alanlarını ve proje bütünlüğünü sağlamak amacıyla gerektiğinde bu alanların dışında kalan yerleri de kapsayan ve sınırları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ veya ilgili Büyükşehir ya da diğer Belediyelerce belirlenen ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan gecekondu veya kentsel dönüşüm projesi uygulanacak alanlar” olarak tanımlanmaktadır.

Vatandaşlarla anlaşılmadan hareket edilmesine karşıyız

Yasaya baktığımız zaman proje alanlarının “toplu konut” veya “kentsel dönüşüm” alanı olarak kullanılması gibi bir durum çıkıyor ortaya. O halde siz buraları toplu konut için vatandaşın elinden almış oluyorsunuz. Bu yaklaşım memnuniyetsizlik meydana çıkartabilir. Siz vatandaşla el sıkışacaksınız. Sosyal barış yapıyorsunuz. Vatandaşa diyeceğiz ki, ‘arkadaş ben senin problemini çözüyor, tapunu veriyorum. Sen istersen TOKİ ile anlaş ya da planlara göre kendin inşa et’. Şahsen vatandaşla anlaşılmadan hareket edilmesine biz karşıyız. Vatandaşa sana tapu veriyorum ama burayı da özel proje alanı ilan ediyorum demenin doğrubir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum”

Son zamanlarda kamuoyunda gözükmeniz “siyasi amaçlı” şeklinde yorumlanıyor?

“Netice de bu topraklarda yetiştik. Beykoz’da doğdum, büyüdüm, halen ikamet ediyorum.Allah nasip etti okuduk. Yıllardır da siyasetin içerisindeyiz. Belli bir siyasi birikimimiz var. Her şeyi en iyi bildiğimizi iddia edemeyiz. Ancak her konuda, alanını iyi bilen adamlarla çalıştım, yine de çalışırım. Toplum ve partimizin yetkili organları bize bir görev verirse, bu görevi en iyi şekilde yerine getirmeye hazırız”

Yücel Çelikbilek tekrar aday olmayı düşündüğünü açıkladı, Hanefi Dilmaç, “ben Yücel Çelikbilek’in emrindeyim. Onu partimiz aday göstermemesi durumunda ben bu işe talibim” dedi. Size de böyle net soruyorum. Parti sizi aday göstermezse nasıl bir yol izleyeceksiniz?

“İstişare süreçlerinde bu tür bir eğilim ortaya çıkıyor. Açıkçası aday olunması yönünde üzerimizde adeta baskı var. Bu noktada Beykoz halkının hizmetine sunulabilecek belirli bir birikim mevcut. Şu sıralar bulunduğumuz çeşitli ortamlarda, hatta partimizin içinde gerçekleştirilen toplantılarda bu tür talepler geliyor. Bu açıdan iyi niyetlerini söylüyor insanlar, teşvik, talep ve teveccüh gösteriyorlar. Bizde bu talepleri değerlendirmekte olduğumuzu, istişarelerde bulunduğumuzu kendilerine iletiyoruz.”

Önümüzde ki yerel seçimlerde ‘AK Parti aday adayları arasında Kemal Kaya’yı da görmek mümkün olacak’ diyebilir miyiz?

“Evet, bunu söyleyebiliriz. İnşallah”

Diyelim parti sizi aday gösterdi. Beykoz Belediye Başkanı oldunuz. Gerek özel proje alanlarıyla gerek 2/B ile ilgili açıklanan rayiç bedellerle ilgili kısmi de olsa bir memnuniyetsizliğin olduğunu, şahsınızın bunu uygun görmediğini ifade ettiniz. Ne yapacaksınız?

“Biz bu durumu halkın pozisyonunu kesinlikle kanun yapıcılara, hükümete, Başbakanımızaçok iyi bir şekilde anlatabileceğimizi düşünüyor, buradan kesinlikle başarılı sonuçlar elde edeceğimize inanıyorum. Bu rayiç değerlerin çok yüksek olduğu, hemşerilerimizin sosyal ve ekonomik durumu yerli yerinde ve usulüne uygun olarak yetkililere aktarılabilirse, rayiç bedellerin gerçeğe uygun hale getirileceğini, düşürüleceğini düşünüyorum. Çünkü bunlar gerçeği ifade etmiyorlar. Biz bunları düşürürüz Allah’ın izniyle. Gideriz kendimizi anlatırız. Etkileriz kanun yapıcılarını ve sonuna kadar savunuruz Beykozlunun hakkını”

Bu rayiç bedeller belli olduğu zaman AK Parti Beykoz İlçe Başkanı Sayın Adem Sefer bir dosya hazırladı. Ankara’ya bizzat Başbakan’a bu dosya ulaştırıldı. Hatta Beykoz Belediyesi’nin bir çalışması oldu. Örnek veriyorum Beykoz’da yaşayan insanların yüzde 30’unun 0-1000 TL arasında geliri var. İşte yüzde 40’ının 0-1500 TL arasında geliri var. Bu fiyatlar belirlenirken yaşam standartlarının göz önüne alınması gerektiğine dair girişimler oldu. Siz de diyorsunuz ki biz bunu anlatırız, başarılı oluruz. Şimdiye kadar bu girişimde bulunanların başarısız olduğunu mu düşünüyorsunuz?

“Gerek Sivil Toplum Kurumları’nın, muhtarlarımızın gerekse yerel idarenin ve Sayın Belediye Başkanımız ile ekibinin bu noktada çaba sarf ettiklerini görüyorum. Ancak daha fazla çabaya ihtiyaç var, alınması gereken mesafe olduğu ortadadır”

Şu anda sizin Başkan olarak koltuğa oturduğunuzu varsayarak bu soruyu size iletiyorum. İşsizlik noktasında girişimleriniz neler olacak?

“Net veriler elimizde değil. Yani potansiyel ve imkânlarla ilgili net veriler elimizde yok. Biz biraz önce ifade ettiğim Beykoz’da ki beşeri sermayenin potansiyele dönüştürülmesi noktasında kesinlikle çalışma yapacağız. Bu nedenle sahip olduğumuz insan kaynağının eğitimi, kalitesi ve yönetimi çok önemlidir”

İnsana yapılan yatırım en karlı yatırımdır

İnsana yapılacak yatırım uzun vadede ekonomik geri dönüşümü en yüksek yatırım olduğu gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Bir taraftan turizmi geliştirme noktasında çalışırken diğer bir taraftan da bu turizmin geleneksel yapıyla ve sanatlarla desteklenmesini sağlamaya çalışacağız. Yani nedir? Sayacılık alanında Beykoz’da 100 kişinin çalıştığı atölye var halen. Çeşitli şekillerde camların işlendiği atölyeler var. Bunları her mahalleye serpiştirerek geliştireceğiz ve teşvik edeceğiz. Aynı zamanda ürünlerin pazara ulaşması noktasında yanlarında olacağız. Bunu yaparken de Beykoz’da ören turizminin ve sağlık turizminin sağladığı kolaylıklardan yararlanacağız. Beykoz’un bölgesel olarak kalkınması ve insanımızın yaşam kalitesini yükseltecek, sosyal barışa katkı sağlayacak projeler üzerinde ciddi değerlendirmeler yapacağız.

Kadınlarımızın nitelik olarak gelişmesine katkı sağlayacağız

İBB İsmek ve Üniversiteler ile iş birliği yaparak kadın emeğine vasıf kazandırılması ve kadının niteliksel gelişimi için çaba sarf edeceğiz. Eğitim, öğrenim ve beceri geliştirmede kadınlara yönelik danışmanlık uygulamaları oluşturarak mesleki eğitim düzeylerinin geliştirilmesine çalışacağız. Böylece kadına yönelik her türlü ayrımcılığı, olumsuz kültürel tutum ve uygulamaları değiştirici yönde adımlar atacağız. Biz cenneti annelerin ayakları altına seren bir kültür ikliminde yetiştik.

Atıl alanları değerlendireceğiz

Paşabahçe CamDeri Kundura ve Tekel İspirto fabrikalarının bulunduğu yerleri ya kongre turizmi için otel ya da Üniversite kurulması için kullanılması yönünde teşvik edeceğiz. Yani geniş çaplı toplantı ve kongre salonları buralarda inşa edilmesi için çalışacağız. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki normal turizm için gelen 1 bırakıyorsa, kongre turizmi için gelen 16bırakıyor. Eğer bu görev bize kısmet olursa biz malik olan kurumu Paşabahçe Cam Fabrikası’nın bulunduğu alana üniversite kurmak için çabalayacağız.

Yasalar Beykoz’u sıksa da her şeyimiz var!

Yani üniversite kurulursa kendi marka değeri içinde iyi olacak. Ben bunun okulunu da yaptım deme hakkına sahip olacak. Beykoz’u kaliteli üniversitelerin olduğu bir şehir, “univer-city”olarak tahayyül ediyorum. Üniversitelerin çok olduğu, kongre turizminin geliştiği, beşeri sermayenin geliştirildiği ve çeşitli ulaşım imkanlarının köprülerle entegre edildiği bir huzurlu insanların yaşadığı Beykoz düşlüyorum. Düşünün, dünya üzerinde bir ilçede iki köprü var ve bunlar iki kıtayı bağlıyor. Bütün bu doğal sermayeye rağmen Beykoz’da bir şey yok diyemeyiz. Çeşitli alanlarda yasalar Beykoz’u sıksa da bunlara rağmen şeyler var. Var olan imkânları maksimum seviyede ürettiğimizi düşünmüyorum. Geleneksel alanları geliştireceğiz. Kongre turizmini, üniversite yapılanmasını, raylı sistemleri 3. Köprüden geçen demir yoluyla entegre ederek, bunlar arasında bir bağ kurarak bu anlamda teşvik edici çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Bütün bunları düşündüğümüz de geleceği parlak bir Beykoz ortaya çıkıyor. Bizde gençler için, geleceğimiz için tam bir kararlılıkla parlak, güçlü bir Beykoz inşa edeceğiz”

Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

“Düşüncelerimizi aracılığınızla toplumla paylaşmaktan memnun oldum. Güçlü, geleceği parlak, gençlerinin üreterek kazandığı, geleceğe umut ve güvenle baktıkları bir Beykoz inşa etme noktasında hazır olduğumuzu, böylelikle İstanbul’umuza ve ülkemize de katkı sunabileceğimizi düşünüyorum. Beykoz’un geçmişinde bunlar var. Türkiye’nin bugününe etkileri olan Beykozluları biliyoruz. Onlar bizim örneklerimizdir. Bunları daha fazlalaştırabileceğimizi ve marka değeri yüksek bir Beykoz inşa edebileceğimizi hayal ediyorum.”

Dost Beykoz / Özel Röportaj – Kader Gür

Mini Bakkal'ın Kocaman Yüreği
Önceki Mini Bakkal'ın Kocaman Yüreği
Ümraniye'de bir araca silahlı saldırı düzenlendi
Sonraki Ümraniye'de bir araca silahlı saldırı düzenlendi