A. Raif ÖZTÜRK
  • 21/09/2015 Son günceleme: 21/09/2015 21:59
  • 4.719

“Ben Müslüman’ım” diyen ve alnı (seyrek de olsa) secdeye gelen herkesin, mutlaka çok ciddi BİR ŞEKİLDE araştırması, doğruları bilmesi ve ona göre davranması gereken önemli bir konu seçtik bugün. Çünkü bu konuda bilinçsizce hareket etmek, insanlığın dünya ve Âhiret saadeti için bahşedilmiş olan İslâm Dîninin sahibi Allah’ın cc., gazabına sebep olabilir.

Bu konuyu çok iyi anlamak için de, öncelikle şu kelimenin anlamını inceleyelim.

  • İslâmofobi: İslâm’ı incelemeden, İslâm’dan ve İslâm Dînini çağrıştıran her şeyden korkmak, nefret etmek ve İslâmî unsurları kendi kurtarılmış yaşam alanlarında görmelerinden ürkmek.

Bu hastalığa yakalanmış olanlar, pek kolay kurtulamadıkları gibi, başkalarına da bulaştırma eğilimlidirler. İşte bu nedenle, bu konuyu çok iyi bilmek ve bu tür hastalara, ona göre mesafe koymak çok önemlidir. Hattâ şifaları için dua da edilmelidir. Ancak, bulundukları tehlikenin farkında olamadıklarından, kendileri için dua edilmesinden bile hoşlanmazlar.

Ezandan çok rahatsız olurlar, masum bir başörtülüden bile nefret ederler. Kutlu doğum haftaları bile onlara batar. Geçen sene bunlardan bir gurup, binlerce çocuğun Fatih camiinde namaza başlama merasimini gördüklerinde, “ölseydik de bu manzarayı görmeseydik” diye hayıflanmaları, manşet haber olmuştu.

Bildiğiniz gibi dinler üçe ayrılıyor:

  1. Bâtıl dinler. Kuruluşu da bâtıl, sürdürülüşü de bâtıl olan dinler.
  2. İndirildiğinde hak olup, tahrif edildiği için asıl hüviyetini kaybederek “BÂTIL olmuş” dinler.
  3. Önceki semâvi dinlerin tahrif edilmesi neticesinde, en Mükemmel bir şekilde gönderilip, Kıyamete kadar HAK olan din, İslâm dîni. Bu konudaki âyet çok nettir. “İNNEDDÎNE INDELLÂHİL İSLÂM.” (Allah cc. indinde kabul gören tek din, İslâm’dır.) İslamofobi hastaları, kendi kurtarılmış yaşam alanlarına karışmadıkları için ve nefsanî zevklerine müdahale etmedikleri için bâtıl dinlerden korkmazlar. Bu nedenle işleri ve dertleri hep, HAK din İslâm iledir...

Bir de insanlık tarihinden bu yana; İnananların karşılarına,nefislerinin hevesâtına kapılarak Şeytanın vesvese tuzaklarına düşmüş inanmayanlar güruhu, her zaman olagelmiştir.

Bunlar kendi nefsanî zevk ve heveslerine sınır koyan bütün dinlere karşı çıkmışlar, hatta savaş açmışlardır. Meselâ; Hz. İbrahim’in karşısına Nemrud güruhu, Hz. Mûsa’nın karşısına Firavun güruhu, Hz. Muhammed’in SAV karşısına Ebû Cehil gürûhunun çıktığı gibi…

Yaşadığımız şu menzil bir İMTİHAN dünyası olduğu için, bu inananlar ve inanmayanlar mücadelesi de kıyamete kadar devam edecektir. Yüce Yaratıcımız hem sınav gereği, hem de sosyal huzur gereği birtakım prensipler vâaz etmiştir. İnanmayan güruh ise bu prensiplerin, saltanatlarına ve kendi kurtarılmış nefsânî alanlarına müdahale etmesi nedeniyle, bu prensiplerle ölesiye mücadele etmişlerdir. Gerek korkarak veya gerekse nefislerine hoş geldiği için İnanmayanlara uyanlar için de Âhiret âleminde, onlarla birlikte atılacağı ebedî bir Cehennem âzabı hazırlandığı, her yönüyle mûcize olan Yüce Kitabımız Kur’ânda açık seçik bildirilmiştir.

Buraya kadar anlattıklarımız herkes tarafından bilinen belgesel gerçeklerdir. Bundan sonrası için ise şu asrımızın, at izine it izi karışmış gibi bir fitne asrı olması nedeniyle, ciddi bir sınavda olduğumuzu idrak ederek, çok dikkatli bir tercih yapmamız gerekiyor.

  • Tercihimizi kolaylaştırmak için, çok net bir belgesel arz edeceğim:

Tarih 19.10.2010 Sn Fatih Altaylı’nın Teke-tek programında, masonluğun büyük üstadı Remzi Sanver’in itirafları, çok-çok önemlidir. Fatih Altaylı’nın, “1935’te Atatürk’ün masonluğu yasaklamasıyla” ilgili sorusuna, verdiği cevap içindeki şu bölüme çok dikkat etmeliyiz. CEVAP:

-“Aslında öyle bir süreç yaşandı, fakat o zamanın mason yöneticileri şöyle bir açıklama yaptılar: ‘BİZİM UMDELERİMİZ (yani, ilke ve prensiplerimiz) CHP.’DE İFADESİNİ BULDUĞUNDAN (uygulandığından) BİZ MASONLUK FAALİYETLERİNİ KENDİMİZ KAPATIYORUZ’ dediler. Yani daha açık bir ifadeyle; (İslamofobi hastalığı nedeniyle)“..halkı dinsizleştirme işini, CHP bizden çok-çok daha iyi yapıyor, bize hiç gerek kalmadığı için teşkilatlarımızı biz kendimiz kapattık…”

(NOT: Bu kısmı internette, lütfen o orijinal video’dan izleyin! Çünkü alt yazısında bu bölüm kesilerek sansürleniyor. Oradaki, yani canlı videodaki ifadeler çok daha ağırdır.Yeri: Ekrandaki kırmızı SAAT;  22:14 - 22:16 arasıdır. Bazı kopyalarda bu kısımdaki ses de kesilerek sansürlenmiş olduğu gözüküyor. Sessiz bölümde “Atatürk niçin Yasakladı” alt yazısı var, SES (!) yok. Mızrak çuvala sığmamış.)

Şimdi şu soruların cevaplarını mutlaka bulunuz:

  1. Acaba, Türkiye’deki (210’dan fazla) tüm mason teşkilâtları ve diğer şer güçler toplansaydı, 27 sene içinde binlerce İslâm âlimini, sudan bahanelerle asabilirler miydi?
  2. Dînî tedrisatı (medrese ve tekkeleri, okullardaki din derslerini) kapatabilirler miydi?
  3. Osmanlıca yazıyı, Kur’ânı ve Ezanı yasaklayabilirler miydi? (Yazı; Japonya’daki gibi kalamaz mıydı?)
  4. Bir şapka kanunu ihdas edip, yüzlerce İslâm âlimini cami avlularında asabilirler miydi?
  5. Binlerce camiyi kapatıp, gazino, depo, ahır vs. yapabilirler miydi?...
  6. Kur’ân-ı Kerimde defalarca tarif edilerek emredilen BAŞÖRTÜSÜ konusunda, ölesiye direnen, iptali için uğraşan ve sürekli karşı çıkan, tek parti uzantısından başka parti var mı?

Şimdi bu icraatları daha fazlasıyla yaptığı, tüm sağlıklı belgelerle ispat edilen, hatta açık-açık itiraf bile edilen, bugün de aynı hasret içinde olduklarını açıklayan böyle bir örgütün içinde veya yakınında bulunmak, sizce bir alnı secdeye gelen bir Müslüman’a yakışır mı?...

Hatırlayın ki Bakara S. 114. Âyette Allah cc. “..bunları yapanlardan daha ZÂLİM kim vardır?” diyordu. Yani Allah cc. böyle yapanların, ZALİM oldukları bildiriliyordu...

  • Şimdi bir de ZALİMLER yani zulmedenler hakkındaki, şu kesin hükme bakalım:

Hûd Suresi, 113. Âyet: “Bir de sakın zulmedenlere (zâlimlere) meyletmeyin, sempati (bile) duymayın. Yoksa size de ateş dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz…”

Bu ulvî ve İlâhî gerçekleri bilememek, hafife almak, ciddiye almamak veya inanmamak, Âhirette hesap vermeye ASLA engel değildir. Sadece EBEDÎ Cennetlerdeki ebedî mutluluk ve ebedî saadetlere engeldir. Hatta engel olmakla da kalmayarak, EBEDÎ bir Cehennem azabına da sebep olabilir. (Bunun için bir kez daha hatırlatalım dedik.)

  • Yüce Allah cc. bu acı akıbetten hepimizi muhafaza eylesin. Âmin…
Yazarın Yazıları