A. Raif ÖZTÜRK
  • 16/10/2016 Son günceleme: 16/10/2016 15:45
  • 14.713

Eğer bizler şu 2023 yılının önemini ve bizlere ne denli büyük bir fırsat olduğunu bilemezsek, öğrenemezsek ve tedbirini alamazsak, Türkiye ve tüm ülke halkı için çok büyük bir HÜSRÂN olacaktır. Bu konudaki gaflet, hem dünya hayatımız hakkında bir felâket, hem de Âhiret hayatımız adına da “en tabî haklarımıza sahip çıkamayıp, ülke ve İslâm düşmanlarına terk ettiğimiz için” büyük bir hasâret olacaktır. Bu iddiayı tek tek izah edeceğim, inşaallah…

Malumdur ki; 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya, konferansı toplayan devletler olarak, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya ise tamamına katılmıştır.  Sovyet Rusya ve Bulgaristan ise sadece Boğazlar konuları görüşülürken katılmışlardır.  Gözlemci olan ABD ile de 06.08.1923’de ayrıca 32 maddelik bir antlaşma imzalanmıştır. “Gerçek Lozan antlaşması” 143 maddelik ana belgeye ek olarak hazırlanmış 15 belgeyi içermekte­dir. Aslında bunlar bir anlaşma değil, aslında Türkiye’nin 100 yıllığına paylaşılmasıydı.

İşte Lozan öncesi Türkiye:

Ben bu konunun detayını, aşağıdaki iki LİNK’E bırakıyor, esas konumuza dönüyorum…

İSMET PAŞA LOZAN'A SARHOŞMU KATILDI?

LOZAN'IN GİZLİ MADDELERİ

Ve ortada henüz tanınmış bir Türk devleti de yoktu:

Aradan 100 sene, yani neredeyse iki nesil geçtikten sonra, nasılsa her şey mevcut haliyle kabullenilmiş olacaktı. Hele hele 2023’e kadar, “CHP’sine yüklenen ülkeyi tümüyle (dinsizlik anlamında) laikleştirme” görevi nedeniyle, (açıklaması yukarıdaki ilk LİNK’TE) Türkiye belini bile doğrultamayacak, bu hakları geri istemeye mecali bile kalmayacaktı. Sinsi plân böyleydi.

Bu minval üzere güzel ülkemizde, o yıllarda yapılan KATLİAM niteliğindeki devrimler; yani HARF inkılâbı yapıldı ve bu sayede tüm halk bin yıllık kültüründen, tecrübelerinden, özellikle de Yüce Dininden câhil bırakıldı. Medreseler (İslâmi Üniversiteler), tekkeler (halkı kötülüklerden ve fuhşiyattan koruyan zikir ve ibadet yerleri), zâviyeler (yani küçük tekkeler) kapatıldı, Kur’ân okuma ve okutma yasaklandı. Bu hamlelerle halk, tamamen dinsizleştirilmeye azmedildi. 3000’in üzerinde din âlimi çok basit bahanelerle (şapka giymediği için, bu katliam niteliğindeki devrimleri benimsemedikleri için vs.) İDAM edildiler. O mübarek cesetler cami avlularında teşhir edilerek, halk camilerden öyle ürkütüldü ki, cemaat bu sinsi metod ile azaltılınca, ihtiyaç fazlası gösterilerek binlerce cami kapatıldı, depo, CHP lokali, ahır, gazino vs. yapıldı. Ezan 18 sene susturuldu. Fatih’in öz malı olan Ayasofya gibi sembol cami bile kapatılarak MÜZE yapıldı…

Ancak Allahın cc hesabı bambaşkaydı. Bunu hiç düşünemediler. Ülkemizdeki bu sindirilmişlik, 1946 yılında Adnan Menderes ile başlayan silkelenmeye ve Özal döneminde kendine gelmeye, 2002 yılında şafak sökmeyle uyanışa ve mücadeleye dönüştü.

İşte bunu yakından takip eden DIŞ ŞER İTTİFAK, Lozan anlaşması sebebiyle gasp ettikleri maden ve petrol zengini topraklarımızı ve adalarımızı, 2023’te geri vermemek için, boğazlarımızdan beleş ve kontrolsüz geçmelerine devam etmeleri için, mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlardı.

İşte bu nedenlerle de Lozan’daki tüm haklarımızın iadelerini engellemek için, iktidarın asla GÜÇLÜ DEĞİL, koalisyon veya pasif olmasının ŞART olduğunu da çok iyi bildikleri için, 10 sene önceden Türkiye üzerinde SİNSİ oyunlar oynamaya ve kirli tuzaklar kurmaya başladılar. GEZİ OLAYLARI da işte bu sinsi oyun ve kirli tuzaklardan biriydi.

PKK, KCK, DAEŞ, PYD, YDG-H, DHKP/C, vd. örgütlerin, bu dış güçler tarafından aşikâre desteklenerek ülkemize musallat edilmesi, hatta 15 TEMMUZ FETÖ darbe girişimi elbette tesadüf değildir. Elbette bu sinsi oyun ve kirli tuzakların birer parçalarıydı.

Bir bedel karşılığı 160 ülkede okul açmasına göz yumulan güçlü bir potansiyeli de 17-25 Aralıkta darbeye teşebbüs ettirip, ülkemizi karıştırma ve güçsüzleştirme tuzakları da (Allah-u âlem) bu kirli tuzaklan biridir. Yoksa tüm dershanelere uygulanan bir değişime, diğer tüm dershanelerin sadakatle uyarak, sadece bu cemaatin (!) ÖLESİYE karşı çıkması, başka türlü nasıl izah edilebilir ki?...

İşte 1 Kasım seçimlerinde halkımızın akl-ı selim kısmı, bu vartaları, bu sinsi tuzakları ve kirli oyunları fark ederek, bazı kusurlarına rağmen bu iktidarı desteklediler. Elbette birçok değişik sebepler de vardı, fakat başka da bir tercih yoktu.

Bu güzide halka sadece şu 2023 olayı, çok net ve gerçek yönleriyle anlatılabilse, 2023’e kadar bu iktidarın oyları %70’lere bile ulaşacaktır. Çünkü herkesin çok büyük avantajı var.

Geri kalan %30 ise “Evet, bu güne kadar ülkemizi, bu iktidardan daha çalışkan ve hizmet eden bir parti yönetmedi, fakat asfaltlara ALTIN döşeseler bile biz bu partiye oy vermeyiz” diyen kemikleşmiş bir zihniyettir. Yani hizmetlere ve çalışkanlığa, kasıtlı kör davrananlardır…

Madem gerçekler böyle; şu 2023 olayını (sipariş üzerine yazılmış tarihten değil,) arşiv belgelerinden istifade ederek, tüm halkımız mutlaka çok iyi araştırmalı, öğrenmeli, tüm sevdiklerine de anlatmalıdır. Ve 2023’e kadar, şu Lozan ittifakına pabuç bırakmayacak potansiyelde, çok daha güçlü bir iktidar çıkarılmalıdır…

Yazarın Yazıları