Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 22/03/2009 23:11
  • 20.058

Bu seçimlerin diğer seçimlerden farklı olmasını bekliyordum açıkçası. En azından siyasi etik olarak. Ama maalesef çok şey beklemişim.

29 Mart’ta yapılacak Mahalli Genel Seçimlere çok az bir süre kaldı. Mahalli seçimlerde başarı projelerin uygulanabilirliği ve meclis üyesi adaylarının niteliğiyle doğru orantılı olması gerekirken, yarışta var olabilme mücadelesi veren bazı partiler projelerini anlatmak yerine her seçim döneminde olduğu gibi Beykoz’u yıkmayı tercih ediyor.  

Vatandaşın adeta diken üstünde durduğu mülkiyet sorununda bu tür hassasiyetlere karşı son derece titiz olduğuna inandığım bazı adayların dahi politik hırslarına kapılıp yıkım dedikodularının içinde yer alması, “her yol mubah” anlayışını sahiplenmesi, itiraf etmeliyim ki beni hayal kırıklığına uğrattı. Halbuki, adayların projelerini duymak ve onları bu projeleriyle değerlendirmek isterdik.

Mesela bu işe en çok asılan, baraj sorunu olmayan CHP adayı Alaattin Köseler’in henüz hiçbir projesini duyamadık. Proje diye, dağıttığı broşürlerinde yer alanlar ise hali hazırda uygulanan şeyler. Köseler’in dağıttığı broşürlerde bir tek “ücretsiz çamaşırhane” projesi dikkat çekiyor. Tabi proje olarak kabul ederseniz.

Barajı geçmek için var gücüyle mücadele eden bazı adaylardan, baraj sorunu olmayan Köseler’e kadar çoğunluğun yürüttüğü “evlerinizi yıkacaklar” dedikoduları, mülkiyet ve imar sorununu derinden yaşamayan için bir şey ifade eder mi sizce? Peki ya projesi olmayan, Beykoz’u yönetmek için hiçbir hazırlığı olmayan için…

İnsanları “evini yıkacaklar” diye tarifi imkansız korkulara salıp, sonra da “oyunu bana verirsen yıktırmam” diyerek siyaset yapmak Beykoz’a ne kazandırır? Peki ya bunu yapanlara… Yazık, gerçekten çok yazık.   

Sizce belediye başkan adayları mülkiyet sorununun ne kadar içinde? Diğer bir soru işareti ise, hangisi bu sorunu çözecek irade, vizyon ve siyasi güce sahip? İşte Beykoz’da düğümü bu soruların cevabı çözecek. Ama maalesef henüz bu sorulara ve cevaplarına yönelik çalışma yapan çıkmadı. Hal böyle olunca da yarış ister istemez seviye sorunu yaşıyor.

Yıkım politikasını biraz açalım:

Bazı oy avcılarına göre Beykoz’da 10 bin tane ev yıkılacak. Bunu iddia edenlerin şu soruların cevabını da vermesini bekliyoruz: 10 bin tane binayı kim, kaç yılda yıkacak? Hangi bütçeyle bu yıkım gerçekleştirilecek. Bu yıkımı yapacak iş makineleri nereden sağlanacak? 10 bin binanın enkazı ne yapılacak, nereye, hangi güçle kaldırılacak? Bu enkazla Boğazı doldurursun, Boğaziçi İmar’da tasfiye olur.  

10 bin bina, en az 100 bin nüfus demek. 100 bin insandan bahsediyoruz. Ana, baba, yaşlı, genç, çoluk, çocuk 100 bin insan. 10 bin binanın yıkılacağını iddia edenlerin bu insanların akıbetinin ne olacağını da söylemesi gerekmiyor mu? Ve en önemlisi; yıkım yapılırken bu 100 bin kişi koyun mu ki oturup seyretsin!

Artık her seçim döneminde Beykozlunun mülkiyet problemini kişisel hırslarına malzeme edenlerin bundan vazgeçip projeleriyle oy istemelerini bekliyoruz. Projesi olmayanın da bu işe soyunmaması lazım. Lütfen biraz akıl ve vicdan, lütfen!

*  *  *

Değerli okurlarım; Kadıköy’de huzur ve güven içinde oturduğu villasından kalkıp beş yıl boyunca adeta enkaza çevirdiği Beykoz’u “hatalarımdan ders aldım” diyerek tekrar yönetmeye aday olan ve bunun için vatandaşlara proje sunmak yerine oy avcılığına soyunup “yıkım edebiyatı” yapan birisinin geçmişinden nasıl bir ders almış olabileceğini doğrusu çok merak ediyorum. Köseler hatalarının hangilerinden ders almış, onları da açıklaması gerekmez mi! Mesela Rüzgarlıbahçe’de iptal ettirdiği tapular ve yaptığı yıkımlardan dolayı da ders almış mı? Ders almışsa yıktığı evleri yeniden yapıp, iptal ettiği tapuları geri verecek mi?

İnsanların gözünün içine baka baka gerçekleri gizlemek ve bunu rakibinden bir kaç oy kapmanın ucuz hesapları içine girerek yapmak siyasette yaşanan etik sorununu gözler önüne seriyor. Köseler’in mumu ise yatsıya kadar bile yanmıyor.

Evlere gönderdiği mektuplarda “sorunları birlikte yerinde tespit edeceğiz” diyen Köseler’inBeykoz’un sorunlarını henüz tespit edemediği ve tespit için 5 yıl daha istediği ortada. Hadi diyelim ki Beykozlu bu 5 yılı verdi ve göreve geldi. Soruyorum: Beykoz’un sorunlarını hangi iradeyle çözeceksin? Görev yaptığın dönemde Beykoz’a sokmadığın İBB ile mi? Yoksa Hükümetle mi? Beykoz’un hizmet anlamında İBB’ye göbekten bağlı olduğunu, sorunların çözüm yerinin Ankara olduğunu bilmiyor musun? Peki ya İBB’nin Beykoz’a yapmayı planladığı projeler. Bu projeleri yine engellemeyeceğinin garantisi var mı?

Geçiniz! Sayın Köseler, ne insanların umutlarıyla böyle pervasızca oyna, ne de Beykoz’un hovardaca harcadığın 5 yılını unutmamızı bekle! 

Yazarın Yazıları