A. Raif ÖZTÜRK
  • 10/11/2015 Son günceleme: 10/11/2015 21:40
  • 4.955

Bildiğiniz gibi beş nev’i hayat tabakası vardır ve Hızır AS, bunlardan 2. Hayat tabakasındadır.

Risale-i Nur 1.Mektupta geniş açıklaması olan bu 5 tabakayı o güzide esere havale ederek, sadece konumuzun ana temasını teşkil eden 2. Hayat tabakasını arz edeceğim.

"İkinci tabaka-i hayat: Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâm’ın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani, bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla (araç-gereç ve gıdalara) daimî mukayyet (bağlı ve mecbur) değillerdir. Bazen, istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir..."

Bu girizgâhtan sonra esas konumuz; Hz. Musa AS ile Hızır AS arasında geçen ve önemi nedeniyle Kur’ânın KEHF suresinde anlatılan ibretlik bir kıssa olacak.

Kehf Sûresi 66. Âyetten başlayarak, 83. Âyete kadar devam eden bu ilginç olay çok uzun olduğundan, köşe yazısı sınırlarını aşmamak için biz sadece 80-81. Âyetlerdeki bölümü ele alacağız. Fakat konuyu iyi anlayabilmek için, olayın bütününü kısaca özetlemek gerekiyor:

Musa AS, 2. Hayat mertebesindeki Hızır AS’ın engin ve ledünnî ilminden istifade etmek için, Hızır AS ile bir süre arkadaşlık teklif eder. Hızır AS ise “Doğrusu” dedi, “sen benimle beraberliğe sabredemezsin. Bütün yönleriyle kavrayamadığın meseleler karşısında nasıl kendini tutabilirsin ki? ” (Kehf, 67-68.) demişti. Mûsâ AS ise, “İnşaallah” dedi “beni sabırlı bulacaksın ve senin hiç bir emrine (işine) karşı koymayacağım. ” (Kehf, 69.) Aralarında böyle bir konuşma geçtikten sonra yola koyulmuşlardı. Bu yolculuk sırasında, aralarında 3 önemli olay geçti.

Kısaca 1. Olay: Bir gemiye bindiklerinde Hızır AS o gemiyi delmişti. (71. Âyet.)

2. Olay: Hızır AS bir köyde, karşılaştıkları bir erkek çocuğu öldürmüştü. (74. Âyet)

3. Olay: Gittikleri beldede, Hızır AS yıkılmak üzere olan bir duvarı restore etmişti.  (77. Âyet.)

Musa AS, bu olayların melekût âlemini, yani esas sebeplerini ve sırrını bilmediği için sabredemiyordu. Her birinin sebeplerini Hz. Hızır’dan öğrendikten sonra ayrıldılar. O sebepler şöyle özetlenebilir:

1. O olayda Gemiyi, biraz ileride saldıracak olan korsanlardan korumak için delmişti. Çünkü korsanlar defolu ve delik gemileri gasp etmiyorlardı.

3. Olayda; Salih bir babadan yetim kalan küçük çocuklara ait olan o duvarın altında, o çocuklara bırakılmış bir hazine vardı. Çocuklar küçükken o duvar yıkılırsa, hazine başkaları tarafından paylaşılır diye Hızır AS o duvarı onarmıştı.

2. Olay konumuzun ana temasını teşkil ettiği için, en sona bıraktım: Bu olaydaki çocuğun bizlere göre (hâşâ) sebepsiz yere öldürülmesini okuyunca, bana da çok ilginç gelmişti. Oysa perde arkasındaki, yani gayb âlemindeki esas sebep, 80-81. Âyetlerde şöyle açıklanıyordu.  O öldürülen “Oğlan çocuğuna gelince: Onun ebeveyni mü’min insanlar idi. Bu çocuğun onları ileride azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk. Onların Rabbinin, kendilerine, onun yerine daha temiz, daha hayırlı, merhamette ondan daha hisli bir çocuk ihsan etmesini diledik…”

Bu olaydan sonrası, tefsirlerde şöyle açıklanıyor: “Bu öldürülen çocuğun anne babasının, daha sonra bir kız çocuğu dünyaya geldi. Ve bu kız, bir Peygamber ile evlenecek kadar asil ve ahlaklı idi. Ve başka bir Peygambere de ANNE oldu…” (Nesil 2004: Ü.Şimşek, M.Paksu, İ.Atasoy, C.Uşak.)

Yukarıdaki kıssa ve âyetlerin, bir başka âyet ile  te’vîli:

“Olur ki hoşlanmadığınız bir şey, sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216.)

Bugünlerde; özellikle şu fitne asrında, çok garip karşıladığımız, gözlerimize ve kulaklarımıza inanamadığımız, bir anlam veremediğimiz birçok olaylarla, dertlerle, vefasızlıklarla, nankörlüklerle, ihanetlerle ve musibetlerle karşılaşıyoruz. Bu olaylara, dertlere, ihanetlere ve musibetlere karşı, eğer kendi hatalarımızdan kaynaklanmamış ise öncelikle sabırla karşılamamız gerektiğini Kur’ânî ifadelerden öğreniyoruz.

Bir de melekût yani perde arkasındaki gerçek sebepleri bilemediğimiz için, hemen su’i zan, tepki, tenkit gibi basitliklere düşmememiz gerektiği, o üç olayda senaryo edildiğini anlıyoruz.

Sonra da ilmine, tecrübesine ve dürüstlüğüne inandığımız konu uzmanlarından, tereddüt ettiğimiz her olayların ARKA PLÂN sebeplerini öğrenmemiz, düşünmemiz ve ona göre değerlendirmemiz gerektiğini anlıyoruz.

En önemlisi de herkesin kendilerine göre birtakım tuzaklarının veya planlarının olduğunu, ancak esas önemli olan Allahın cc planı olduğunu, yukarıdaki 1. Olaydan anlıyoruz…

"Onların bir planı varsa, Allah'ında bir planı vardır." (Tarık Suresi, 15-16. Ayetler.)

ÖNEMLİ NOT: Din, mukaddesat ve vatan düşmanlarına karşı da Allahın da cc bir planının olduğu düşünerek, “tevekkül” adı altında rehavete çekilmeyi anlamak yanlıştır. İmtihan dünyasında olduğumuz için, her olaya Hızır AS gönderilmez. Olayları ve tuzakları; uzmanların istişareleriyle enine boyuna düşünüp, en etkin tedbirleri almak şarttır. Tevekkül; TÜM TEDBİRLERİ aldıktan sonra, Allahın takdirine razı olmaktır. Vesselâm…

Yazarın Yazıları