Ömer KASAP
  • 14/02/2016 Son günceleme: 15/02/2016 11:06
  • 4.543

Dünya üzerinde birbirinden farklı binlerce kültür var ve bir medeniyetin yanlışları diğerinin doğruları olabilecek kadar da çeşit sergiliyor.

En basit haliyle; “kırmızı et”...  Birçok toplum için en temel besin kaynağı olabiliyor iken bazı kültürlerde “yaratıcı” ile iletişim kurmaya engel olabilen bir “zehir” addediliyor.

Yaşlı ve süslü dünyamız üzerinde kaç medeniyet, birbirine uzak zamanlarda fakat aynı topraklarda hayat sürmüş kaç “topluluk” geçmiştir kim bilir. Arkalarında bıraktıkları kalıntılardan “yaşam” ve “dünya görüşleri” ile ilgili fikir sahibi olmak için çalışan koskoca bir “emek” var. Her çalışma, ‘dün’ün zenginliğini ve ‘çeşit’ini bugüne taşıyor. “Bugün” e kavuşan “dün”ün en basit yemek alışkanlıkları, sanat anlayışı, kültürleri, kutlamaları vs... her bir şeylerine bize aradan geçen zaman kadar “uzak” oldukları için şaşırıyoruz...

(Her defasında kalemin yönünü gündem dışına çevirmeye çalışıyorum ama olmuyor... Gönül isterdi ki küçük bir medeniyet gezisi yapalım tarihte ama;  tarihin bilinmeyenleri değil zaten gündemimiz de olan “bilinen”lerinden bahsedeceğim.)

Bahsettiğim gibi; insanoğlu kendi tarihi boyunca sürekli değişmiş. Sadece bir asır içerisinde yemek yeme alışkanlığı, giyim tarzı değişmiş. Mutlulukları, hüzünleri ve hatta “doğru”ları değişmiş... Bugün sadece kendi topraklarınızda bile olduğunuz yerden  sadece üç yüz kilometre uzaklaştığınızda  farklı düğünler farklı sofralar görebilirsiniz. Ama dünyanın neresine ve hangi zamanına yolculuk yaparsanız yapın “hain” liğin her yerde aynı olduğunu göreceksiniz! Hangi tozlu kitabı, hangi kalıntıları kazırsanız kazıyın  devlete ve birliği “ihanet”in resmi hep aynı pozdur!

Alın size herkesin bildiği  milyon yıllık hikaye; Habil ile Kabil...  Dünün  kardeş katili “Kabil” kimse, bugünün HDP’si de O’dur!  

1400 yıl öncesinin Ebu Cehili kimse, bugünün Esed'i odur.

Bugünün her bir “bozguncu”sunun tarihte bir selefi mutlaka ‘var’ olmuştur!

İnsanoğlunu,tam içinde yaşayan ‘hain’, tasavvuftaki adıyla da ‘nefs’ helak eder. Devletleri ise hainler!

Dünya tarihi bir kenara, kendi tarihimizden hatırlayın.

Osmanlı’nın çöküşü misal... Bugünün Türkiye’sinden hiç ama hiç farkı yok.

İngilizler ve Fransızlar tam iki asır çalıştılar.. tam iki asır! Projeyi başlatan bitiremedi varın siz hesap edin. Arkasında nasıl devasa ve dehasa bir hesap var düşünün!

Batı düşmanlığı yapmadım, yapmıyorum, yapmam da. Ama Osmanlı’nın  ‘kapı’ gibi duruşunu inceden kemiren güve ‘devlet’in tam içinde olan ‘batılılar’dı.  

Sarığın Fes ile değişmesi ‘batılı’ olmak için yeterli değildi tabi.... Abdülmecit daha radikal bir şey yaptı  ve sarayda Osmanlı musikisini yasaklatıp, İtalya’dan müzisyenler ithal etti. Bununla da kalmayıp bu ithal müzisyenlere ‘Paşa’ unvanı verip devletin güzide kademelerinde de sorumluluk verdi.  Mustafa Reşit Paşa’nın İngiliz Büyükelçiliği'ne sığındığını bilen var mıdır?

Tüm bunlara rağmen Abdülhamit, Osmanlı’nın çöküşünü durdurup, Osmanlı’ya son kez ‘bahar’ yaşatan  güzide bir devlet adamıydı. Tahta çıktığında  çoktan batıya teslim olmuş, devlet için de ‘devlet’ olmuş batılılarla  fazla yol alamadı.

Dün Abdülhamit’indevlet’ini gasp etmiş devlet içindeki devletçikler bugün yok mu? 

Dün Abdülhamit’i  devlet yönetiminde bırakın yalnız, “ıssız” bırakan  kurmayları bugünün Türkiye’sinde yok mu?

Dün Abdülhamit’i deviren İngiliz destekli  ‘jöntürk’ler bugün başka bir isimle yok mu?

Var... dün de vardı, bugün de var.

Yazarın Yazıları
Dahası